serena yok ama biz varız! evet, wta istanbul cup başladı dün itibariyle. güzel de başladı. itiraf edeyim ki, en sevdiğim sporlardan birisi olmasına karşın hayatımda hiç çıplak gözle bir tenis maçı izlememiştim. pazartesi bu eksiğimi kapatmış oldum.
...
turnuvanın altıncı yılı bu. tekstilkent'ten enka'ya gelmiş. istinyepark'ın iki adım mesafesinde. biletler 25 lira civarında. ve programında wimbledon şampiyonu ile roland garros şampiyonu geliyor diye hazırlanan bir turnuva (bir hafta öncesine kadar serena geliyor deniyordu sonuçta). ama yine de maçlar boş koltuklara, enka'da tenis oynayan çocuklara, üç beş gazeteciye oynanıyor. boynunda yaka kartı olmayan kimse yok neredeyse. şüphesiz organizasyonun da hataları vardır ama nerede bütün grand slam'leri izleyen, sözlükleri blog'ları tenis yorumlarıyla dolduranlar? bir ay önce wimbledon'da yarı final oynayan pironkova ve kvitova burada da var. schiavone zaten var. wta klasmanında ilk 50'de olan birçok oynucu var. ama izleyici yok. enteresan.
...
maçlara tek tek değinmek gereksiz, ama vera dushevina-petra martic maçı ilginçti. martic önce ilk seti aldı, ikinci sette de maç sayısından yararlanamadı. sonra da dushevina maçı çevirdi. dushevina'nın sıcaktan ve nemden ayakta durmakta zorlanması, nefes alıp vermekte bile zorlanmasını izlemek etkileyiciydi. sanırım, hayatımda izlediğim ilk tenis maçında beni etkileyen şey bu oldu. oyunun sessizliği, topun, raketin, nefeslerin seslerini duymak. adeta zidane: un portrait du 21e siècle benzeri bir tecrübe.
...
pemra özgen-andrea petkovic maçından da bahsedelim biraz. çağla büyükakçay'la birlikte kendi kuşağının en başarılı tenisçisi pemra. petkovic karşısında maalesef pek varlık gösteremedi ve 6-2, 6-1'le elendi. sanırım türk tenisçisinde, hatta genel olarak sporcusunda "maça başlama" sorunu var. oyuna girer girmez karakterini ortaya koyan, tempoyu, ritmi, taktiği ayarlayabilen ve rakibi baskı altına alan bir karakterimiz yok. pazartesi günü petkovic 4-0 öne geçtiğinde daha maçın 12. dakikasıydı. sonraki 4 oyun dengeli dağıldı, ama iş işten geçmişti.
...
pemra enteresan bir oyuncu. dip çizgi oyunu iyi ve iki tarafta gidip geliyor, inatçı ve çabuk. ayrıca çok şık bir backhand slice'ı var. ancak file önü oyununda zayıf. ayrıca iki hamle sonrasını hesaplama konusunda eksiği var. örneğin şık bir kesmeyle topu rakip filenin önüne geçiriyor ama rakibi yetişip topu yumuşakça rakip tarafa bıraktığında pemra hala çizgide kalmış oluyor. rakip de rahat bir vuruşla filenin yakınındaki alanı kullanarak puanı alıyor. petkovic bu şekilde çok sayı aldı. bu tecrübeyle artacak bir şey mi bilmiyorum, ama şüphesiz kendisini geliştirebilir bu anlamda.
...
çok da maçlara odaklanmayalım. bu hafta içinde yolumuz enka'ya tekrar düşerse (ki en az iki defa daha düşmesini istiyorum, çeyrek final ve final arasında mümkün olduğunca çok maç izlemek niyetindeyim) devam ederiz.
...
ek 1: spor fotoğrafçılığı çok çok zevkli bir şey. hasbelkader iyi kare yakaladığında büyük keyif alıyor insan.
ek 2: macerayı seven adam da enka'daydı, çizgi hakemliği yapıyordu.
...
No comments:
Post a Comment