"benim şarkılar biraz farklıdır, kusura bakmasınlar" diyen adamın 40. sanat yılı kutlandı dün akşam cemil topuzlu açıkhava tiyatrosu'nda. bu ülkede çok az müzisyene nasip olacak bir kadro toplanmış, ceketlerini iliklemiş, saygı duruşuna geçmişti bu büyük şarkı yazarı karşısında.
aslında böyle bir geceye dair notlar yazmak pek kolay değil. hem katılan, ortaçgil'e "tribute" yapan sanatçıların büyüklüğü, hem de ortaçgil'in tanımlanması zor bir adam oluşuyla. gerçekten, açılışta sunumu yapan zuhal olcay çok güzel özetledi: "bazı sanatçılar vardır, onları anlatmak için kelimeler yeterli olmaz, biz de sadece isimlerini söyleriz. bob dylan gibi, jacques brel gibi, bülent ortaçgil gibi."
...
gerçekten de ortaçgil başka müzisyenlerle kıyaslanarak, çeşitli tarzların isimleri zikredilerek anlatılacak bir adam değildir. arada tek tek şarkıları seçilerek dinlenecek adam da değildir. uzun aralarla yayınladığı albümlerinin her biri ayrı bir dönemine işaret eder, her birinin ruhu, tadı ayrıdır. benim gönlüm 1973 tarihli "benimle oynar mısın?"dadır ve bu albümden daha iyi bir türkçe albümü hala daha dinlemediğimi düşünürüm. ama ortaçgil'in kimya mühendisliğiyle geçirdiği yılların ardından geri dönüş yaptığı "2. perde"nin yoğun duygusallığının ve dönemin ruhunu yansıtan "org" sound'unun da yeri ayrıdır. daha güleryüzlü bir albüm olan "oyuna devam"ın, serdar ateşer'in prodüksiyonuyla ortaçgil katalogunun en deneysel kaydı olan "bu şarkılar adam olmaz" ve son başyapıtı "light"ın da... "gece yalanları" da derdim, ama nedense 2000'lerin ilk on yılına denk düşen tek ortaçgil kaydıyla kimyam bir türlü uyuşmadı. belki bir zaman daha iyi anlayacağım değerini, kimbilir...
böyle muhteşem bir diskografi içinde kim hangi şarkıyı söylese eksik kalır bir anlamda. bardağın dolu tarafından bakarsak da, hangi şarkı söylenirse sıradışı bir gece garanti olurdu. (belki the cure, suede gibi "baştan sona albüm" konserleri vermeli ortaçgil. muhteşem olurdu) ikincisi oldu. tek tek isim vermek gereksiz, kağıda bakıp söyleyerek beni şaşırtanların da, zaten yıllardır söyledikleri şarkılarda rahat performans sergileyenlerin de, ortaçgil şarkılarını ortaçgil'in düzenlediği şekilde yorumlayanların da, kendi stilini katanların da ağzına, yüreğine sağlık.
...
kendi açıkladığı üzere izmir'den apar topar arabaya atlayıp gelen sezen aksu'nun sürprizi nefisti. konuşurken "sezen'den geçmiş galiba" diye karamsarlaşıyorsunuz, ama şarkıya girdiğinde anlıyorsunuz ki, bu kadının eşi benzeri yok. birsen tezer'in "çığlık çığlığa"sı çok iyiydi ama asıl etkileyicisi, ortaçgil'in konserlerinde pek çalmadığı "kimseye anlatmadım"ı düet olarak yorumlamalarıydı. yine az çalınan ortaçgil şarkılarından "şarkılarım senindir"in çalınması da büyüleyiciydi.
...
çoğu kişi sevmese de (hatta sanırım bülent ortaçgil de pek beğenmiyor o yorumu) mirkelam'ın "bütün çiçekler su ister"i bence çok güzel. feridun düzağaç'ın "sevgi" yorumu da şarkıya, şarkı da düzağaç'ın stiline çok yakışıyor. aylin aslım'ın "mavi kuş" performansı da sade ama etkileyiciydi.
...
eksik bulmak gerekirse geceye, 10 yıl önce yayınlanan "şarkılar bir oyundur- bülent ortaçgil için söylenmiş bülent ortaçgil şarkıları"nın yorumcularının genelde orada olmaları, yelpazenin yeterince geniş tutulmaması sanki biraz kolaya kaçılmış hissi uyandırdı. bu da kolaylıkla gözardı edilebilir.
bir de, şarkılar arasında ortaçgil'e hayranlıklarını dile getirenler vardı. özellikle cem dizdar'ınki "anlatılmaz yaşanır" cinstendi. baba adamdır dizdar, çok severiz, ama bir insanı nasıl sevdiğini öyle güzel anlattı ki, daha da bir sevdik!
...
daha çok şey söylenebilir belki, ama ortaçgil'in daha önce kimselerin görmediği kadar keyifli oluşundan bahsetmek yeterli belki de. o böylesi bir saygı akşamından bu kadar memnunken onun müziğine, şarkılarla oynadığı oyuna aşık binlerce insanın (tahminen 6,000 kişi vardı açıkhava'da, merdivenlerin tamamen dolduğunu da hesaba katın) bunca büyülenmemesi mümkün değildi. özellikle ortaçgil'in alkışların ardından yapmacık değil, hakiki bir bis için dönüşü ve canlı çalmayı hiç sevmediği "şık latife"yi hem de erkan oğur'lu rüya kadroyla çalması unutulmazdı.
...
"50. yılda görüşmek üzere" yazıyordu dev ekranda konser bittiğinde. o kadar uzağa gitmeyelim. daha ortaçgil müziğinin tadını çıkaracak yıllar var: 41 var, 42 var, 43 var...
No comments:
Post a Comment