Size karşı dürüst olacağım. Dört yıl önce memleket
müziğindeki "sıradaki büyük şey" olarak ortaya çıktığı zamanlarda
Yasemin Mori çılgınlığına kapılanlardan değildim. İlginç ve farklı şarkılar
yazabiliyordu ama “Kuzgun” ve “Arjantin” dışında şarkıları bana pek bir şey
söylemiyordu. “Aslında Bir Konu Var” şüphesiz bir hitti ama bana göre değildi. Mori’nin
o sırada verdiği röportajlarda “çok şey bildiğini gösterme çabası” hissetmiştim
ve bir şekilde kan uyuşmamıştı işte. Ama Babylon’da verdiği ilk konseri izledikten sonra en azından samimiyetine dair olumlu bir kanaatim oluşmuştu.
Bunun daha başlangıç olduğunu, bir sonraki albümde çok daha zorlayıcı bir işle
geri döneceğini hissettirmişti. “Deli Bando”yu dinleyince yanılmadığımı
anladım.
Başlarken zaman kaybetmeyen albümleri severim. “Deli Bando”
ilk şarkısı “Muşta” ile sizi dünyasına davet ediyor. Western havalı gitarlar ve
nefes nefese basların arasında Yasemin Mori süpürgeden atına binmiş bir çocuk mu
oluyor, yoksa çılgınlığın tadını mı çıkarıyor? Bir de üçüncü yol var, “aynasızlar”dan
kaçan, “muşta takan” şiddet yanlılarından yaka silken korkmuş bir “sivil”
olabilir buradaki karakter; topluca deliliğe sürüklenen bir toplumun resmini
çiziyor da olabilir. Cevaplar kişiden kişiye değişir, önemli olan, Mori’nin “sahici”
olması. Kelime oyunlarıyla, “ruh” sahibi vokalleri ve içeriği kusursuz
destekleyen, giderek içeriğin kendisi olan müthiş sound işçiliğiyle hakiki bir
işle karşı karşıya olduğunuza birkaç dakikada ikna oluyorsunuz. Caz tuşeli
davulları ve üflemelilerle ve orgun müthiş paslaşmalarıyla ağır ağır yükselen
ve nakaratında nefis patlayan “Geronimo”da “Bin asrın sesini duydum ya ben artık
iflah olmam” diyor Mori. Artık sizin için de geri dönüş yok. “Deli Bando”dan
itibaren artık bu deliliğin tadını çıkarmak zorundasınız. “Üzerimde Kehanetin”
ve “Dünya” ilk albüm sound’una en yakın duran iki şarkı.
CD ve MP3 çağında albümlerin “ikinci yüz”ünden bahsetmek eski
bir adet ama bu albümü kaset veya plakta dinliyor olsaydınız daha net
kulağınıza çarpacak bir ayrım var “Deli Bando”da. Altıncı şarkı “Adını Sen Koy
(Venüs’te Uyandım)”dan itibaren tavşan deliğinden yuvarlanmaya başlıyorsunuz
iyice. Takip etmesi zor ölçüsü, mükemmel serbest caz enstrümantasyonu ve Mori’nin
nefis vokalleriyle adeta “kusursuz kaos” bu şarkı. Uzak ara bu yıl duyduğum en
iyi Türkçe şarkı, son yıllardaki en iyi de olabilir. Mori’nin albümün müzikal
direktörleri Korhan Futacı ve Barlas Tan Özemek’le nasıl iyi bir ekip
oluşturduğunun da en iyi kanıtı. Böyle zengin bir sound’u dağınık duyurmamak,
rahatlıkla ucu kaçabilecek bir karmaşayı derleyip toplamak az iş değil. “Işığa
Geldi Çocuklar” ve “Uçurumlar”da bırakılan boşluklar da ayrı bir ustalık. Bu
noktada Mori’nin hakkını mutlaka teslim etmek gerekiyor, kendisinin şarkı
yazarlığının birkaç sınıf atladığı ortada. Oluşan boşluğu vokal performansı ve
akışkan melodileriyle domine etmesi inanılmaz. Finale doğru “Ustura (Kırmızı
Kurnaz Tilki)” ile biraz soluklandıktan sonra “Sen Beni Sokaklardan Say”la mükemmel
finale ulaşıyoruz. Psychedelic rock diyelim mi bu şarkıya? Ama psychedelic’liğini
gitarlar yerine vokallerden alan bir iş.
“Deli Bando” deliliğin, kurallara uymamanın, yıkıp baştan
başlamanın en estetize hali. Kate Bush’un “Never For Ever” ve “The Dreaming” dönemini
anımsatan bir kalıba girmezliği var. Bu ülke için baktığımızda, ister indie,
ister avantgarde deyin, o tarzın en özgün, en güzel, en yaratıcı albümlerinden
birisi.
“Bu şehri kurallarından yıkıp / Özüyle yarın için baştan
kuracağım baştan” diyecek kadar tutkulu ve iddiasının altını dolduracak kadar
usta işi.
No comments:
Post a Comment