Cuma akşamı şehrin iyi giyimli insanları arabalarıyla iş çıkışında Ülker Arena'ya Jennifer Lopez'in poposunu izlemeye giderken öğrenciler de ucuz bira-kötü ortam veya pahalı içki-iyi ortam arasında kendilerine göre bir seçim yaparak sarhoş olmaya çalışmaktaydı. Çok az, belki 120 kişi de garajistanbul'a gitti. Britanya'nın son 10 yılda çıkarttığı iyi gruplardan ikisi arka arkaya çalıyordu, önemli bir fırsattı. 120 kişinin dışında kalanlar için tarifi pek kolay değil. Ama sanırım gerekli de değil.
Bu yazı, başlığını çaldığım Üstat Şanver Ofluoğlu'nun meçhur Saxon konseri sonrası gelmeyenlere yazdığı gibi bir öfke yazısı değil. Not düşme. The Cribs ve The Courteeners İstanbul'da çaldı. garajistanbul gibi geniş bir mekanda olduğu için az kişi daha da az göründü haliyle, belki Babylon veya Salon İKSV gibi bir mekanda bu kadar az görünmezdi kitle. Ama iyi de oldu, bir şeyi gösterdi. Sahnede Liam Fray "Not Nineteen Forever"ı söylerken içeride 19 yşaında kimsenin olmaması, The Courteeners ergen enerjisini paylaşırken herkesin işten çıkıp gelen insanlar olması gibi acı bir ironiyi. Defalarca yazıldı, çizildi ama gerçekten uygulamaya konduğunda daha iyi anlaşıldı +24 saçmalığı. Ve bu ülkenin gece hayatına, tam son üç-beş yılda emeklemekten yürümeye geçmiş konser sektörüne vurulabilecek en büyük darbe indirilmiş oldu.
Bu 24 bahsi dışında da Turn Up The Night çok iyi düşünülmüş ancak kötü uygulanmış bir etkinlikti kanımca. Sadece üç hafta kala tüm line-up'ı ortalığa saçmak iyi bir fikir olmadı, belki ağır ağır, daha önceden isimleri tek tek duyurarak gelseler etkinliği daha iyi sindirebilirdi dinleyici. Bu şekilde yedi gün içinde çok iyi dört gece hak edildiğinin çeyreği kadar kadar duyulmadı, konuşulmadı. Sanırım 2012'nin tembel Türkiye müzik medyasında da bazı şeyleri organizasyonun PR takımlarının da kovalaması gerekiyor. Miller'ın kendi dergisi ve Time Out dışında bu festivale dair bir ön röportaj okumadım. Stuart Price gibi bir adam İstanbul'a geldi ve röportaj yapan görmedim. DJ Shadow ve Yo La Tengo da ona keza. The Cribs ve The Courteeners için benim girişimim oldu ama ona da geri dönüş olmadı. Hoş, yapılan röportajları okuyan bir müzik okuyucusu profili var mı, o konudan da emin değilim. Ama bazı isimler var ki, onlarla "kendimizi tatmin" için bile olsa görüşmek gerekiyor. Bunu yapamadık. Turn Up The Night ekibi de yapamadı.
DJ Shadow'a gitmeye üşendim, Yo La Tengo gecesi ise yurtdışındaydım. The Cribs ve The Courteeners'ı ise kaçırmayacaktım. Zira çağdaşlarının pek çoğunun aksine NME balonu olmayan, iyi şarkı yazan, söyleyecek sözü olan gruplar olarak görüyorum onları. Doğal olarak Liam Fray ve ekibi önce sahne aldılar. İlk albümün açılış şarkısı "Cavorting"le açtılar, "Kulüp overrated, susuz kalmış baygın bakışlı kızlarla dolu" dizesi hala güldürüyor beni. 2013 başında çıkması beklenen yeni albümlerine de daldılar, daha sert riff'lerle, daha büyük nakaratlarla gelmeye çalışacaklar belli ki. Kasabian kartını oynamak da denebilir buna. Eğer bu albümde patlamazlarsa orta karar bir grup olarak kalırlar ama Liam Fray'in bu hırsıyla muhakkak başaracakları inancı oluşuyor bende. En sevdiğim şarkıları "No You Didn't, No You Don't"u çalmadılar, setteki diğer şarkılara göre yumuşak kaldığından olacak. Ama finalde James'in "Tomorrow"undan bir kuple söyledi Fray. Her fırsatta kendini Manchester kardeşliğinden görüyor. Belli mi olur, bir gün o da Mancunian devlerinden birisi olarak anılır.
The Cribs belki bir Brit-rock ekibi ama ruhen köküne kadar punk'lar. Bugüne kadar bunu röportajlarından anlıyorduk ama küçük bir mekanda bu ruh daha çok açığa çıktı. Jarman biraderler müthiş paslaşıyorlar, enerjik riff'ler, gırtlaktan vokallerle ortalığı da ateşlemeyi başardılar. garajistanbul'un geçen yıllara göre geliştirilmiş gördüğüm ses sistemini de epeyi zorladılar. "Men's Needs" ve "Our Bovine Public" gibi hit'leri bilenler daha fazla neyseki. İyi bir punk konserinde ortak bir ruh oluşur hep. Ben de "biz"i düşündüm. Muhtemelen, bundan 10-15 sene kadar önce Captain Hook'ta veya Bronx'ta Cribs ve Courteeners muadili grupların şarkılarını duyup coşan, o şarkıların cover'larını dinleyen, sigaradan gözleri yanan ve fıçı bira içen çocuklardık. Şimdi hepimiz 30'uz veya olmak üzereyiz (24 olmadığımız kesin zaten). Finale doğru başyapıtları "Be Safe" gelince de bu hisler doğru şekilde harmanlandı. Arkadaki ekrana Sonic Youth gitaristi Lee Ranaldo yansıdı ve bombardımana başladı. Finalde de Ryan James Jarman da amfiyi devirdi ve gayet "rock'n'roll" bir final yaptı. Daha iyi bir Cuma akşamı, en azından bu şehirde, pek kolay değil.
Bu yazı, başlığını çaldığım Üstat Şanver Ofluoğlu'nun meçhur Saxon konseri sonrası gelmeyenlere yazdığı gibi bir öfke yazısı değil. Not düşme. The Cribs ve The Courteeners İstanbul'da çaldı. garajistanbul gibi geniş bir mekanda olduğu için az kişi daha da az göründü haliyle, belki Babylon veya Salon İKSV gibi bir mekanda bu kadar az görünmezdi kitle. Ama iyi de oldu, bir şeyi gösterdi. Sahnede Liam Fray "Not Nineteen Forever"ı söylerken içeride 19 yşaında kimsenin olmaması, The Courteeners ergen enerjisini paylaşırken herkesin işten çıkıp gelen insanlar olması gibi acı bir ironiyi. Defalarca yazıldı, çizildi ama gerçekten uygulamaya konduğunda daha iyi anlaşıldı +24 saçmalığı. Ve bu ülkenin gece hayatına, tam son üç-beş yılda emeklemekten yürümeye geçmiş konser sektörüne vurulabilecek en büyük darbe indirilmiş oldu.
Bu 24 bahsi dışında da Turn Up The Night çok iyi düşünülmüş ancak kötü uygulanmış bir etkinlikti kanımca. Sadece üç hafta kala tüm line-up'ı ortalığa saçmak iyi bir fikir olmadı, belki ağır ağır, daha önceden isimleri tek tek duyurarak gelseler etkinliği daha iyi sindirebilirdi dinleyici. Bu şekilde yedi gün içinde çok iyi dört gece hak edildiğinin çeyreği kadar kadar duyulmadı, konuşulmadı. Sanırım 2012'nin tembel Türkiye müzik medyasında da bazı şeyleri organizasyonun PR takımlarının da kovalaması gerekiyor. Miller'ın kendi dergisi ve Time Out dışında bu festivale dair bir ön röportaj okumadım. Stuart Price gibi bir adam İstanbul'a geldi ve röportaj yapan görmedim. DJ Shadow ve Yo La Tengo da ona keza. The Cribs ve The Courteeners için benim girişimim oldu ama ona da geri dönüş olmadı. Hoş, yapılan röportajları okuyan bir müzik okuyucusu profili var mı, o konudan da emin değilim. Ama bazı isimler var ki, onlarla "kendimizi tatmin" için bile olsa görüşmek gerekiyor. Bunu yapamadık. Turn Up The Night ekibi de yapamadı.
DJ Shadow'a gitmeye üşendim, Yo La Tengo gecesi ise yurtdışındaydım. The Cribs ve The Courteeners'ı ise kaçırmayacaktım. Zira çağdaşlarının pek çoğunun aksine NME balonu olmayan, iyi şarkı yazan, söyleyecek sözü olan gruplar olarak görüyorum onları. Doğal olarak Liam Fray ve ekibi önce sahne aldılar. İlk albümün açılış şarkısı "Cavorting"le açtılar, "Kulüp overrated, susuz kalmış baygın bakışlı kızlarla dolu" dizesi hala güldürüyor beni. 2013 başında çıkması beklenen yeni albümlerine de daldılar, daha sert riff'lerle, daha büyük nakaratlarla gelmeye çalışacaklar belli ki. Kasabian kartını oynamak da denebilir buna. Eğer bu albümde patlamazlarsa orta karar bir grup olarak kalırlar ama Liam Fray'in bu hırsıyla muhakkak başaracakları inancı oluşuyor bende. En sevdiğim şarkıları "No You Didn't, No You Don't"u çalmadılar, setteki diğer şarkılara göre yumuşak kaldığından olacak. Ama finalde James'in "Tomorrow"undan bir kuple söyledi Fray. Her fırsatta kendini Manchester kardeşliğinden görüyor. Belli mi olur, bir gün o da Mancunian devlerinden birisi olarak anılır.
The Cribs belki bir Brit-rock ekibi ama ruhen köküne kadar punk'lar. Bugüne kadar bunu röportajlarından anlıyorduk ama küçük bir mekanda bu ruh daha çok açığa çıktı. Jarman biraderler müthiş paslaşıyorlar, enerjik riff'ler, gırtlaktan vokallerle ortalığı da ateşlemeyi başardılar. garajistanbul'un geçen yıllara göre geliştirilmiş gördüğüm ses sistemini de epeyi zorladılar. "Men's Needs" ve "Our Bovine Public" gibi hit'leri bilenler daha fazla neyseki. İyi bir punk konserinde ortak bir ruh oluşur hep. Ben de "biz"i düşündüm. Muhtemelen, bundan 10-15 sene kadar önce Captain Hook'ta veya Bronx'ta Cribs ve Courteeners muadili grupların şarkılarını duyup coşan, o şarkıların cover'larını dinleyen, sigaradan gözleri yanan ve fıçı bira içen çocuklardık. Şimdi hepimiz 30'uz veya olmak üzereyiz (24 olmadığımız kesin zaten). Finale doğru başyapıtları "Be Safe" gelince de bu hisler doğru şekilde harmanlandı. Arkadaki ekrana Sonic Youth gitaristi Lee Ranaldo yansıdı ve bombardımana başladı. Finalde de Ryan James Jarman da amfiyi devirdi ve gayet "rock'n'roll" bir final yaptı. Daha iyi bir Cuma akşamı, en azından bu şehirde, pek kolay değil.
ben bu etkinliklerin afişini daha dün gördüm!
ReplyDeleteo da şöyle: posterin %80'ini Miller logosu ve etkinliğin adı kaplıyordu. DJ Shadow, Yo La Tengo, The Cribbs, The Courteeners'in adları ise afişin toplamda %10'unu bile kaplamıyordu... başka sorum yok, sanık sizindir....