2009 yazında adalı müzik basını donmuş bir yemeği ısıtıp yeniden yemenin derdindeydi. blur yeniden birleşmiş ve hyde park ile glastonbury'de çalacaklarını açıklamıştı, oasis ise uzun yıllardır yayınladığı en iyi albüm olan "dig out your soul"un turnesindeydi. 1995 gibi, blur ve oasis kapışacaktı yani! ne var ki hikaye beklendiği gibi bitmedi: blur'ün konserleri grubun 2003'te nokta koyduğu günden çok daha büyüdüğünü kanıtlarken oasis paris'teki son noel-liam kavgası sonucu dağıldı.
ingilizlerin britpop'u son canlandırma hevesleri o değildi. geçen yıl the vaccines'in harika ilk albümü ve sağlam tirajları medyayı heveslendirdi, ama asıl beklenti henüz albümünü yayınlamamış brother'daydı. ismiyle, tavırlarıyla ve müzikleriyle kasti olarak oasis'i anımsatan brother eğer o birkaç single'ın ardından hedeflediği patlamayı gerçekleştirse yeni bir britpop kuşağının başlangıcından söz edilebilirdi. ne var ki, brother ilk darbeyi adından yedi. yakın geçmişte bu ismi kullanmış olan bir avustralyalı grup mevcuttu ve bizim slough'lu ekip ismini değiştirmek zorunda kaldı. adları artık viva brother'dı, melez, komik bir isim. ikinci darbe ise albümleri "famous first words"ün hem ticari, hem de eleştirel anlamda fiyaskoyla sonuçlanması oldu.
ikinci albümlerini hazırlarlarken sessiz sedasız dağıldılar, twitter hesaplarından duyurdukları üzere. "inanılmaz yolculuğumuzda yanımızda olan herkese teşekkürler" demişlerdi. o inanılmaz yolculuğun glastonbury ayağında ben de mevcuttum. isimlerini yeni değiştirmişlerdi ve üç-beş single'ın arkasından kendilerinin en azından adını duymuş herkese "biz viva brother'ız" diye tekrarlamak suretiyle adlarını öğretme çabasındaydılar. müzikleri ne yazık ki yeterince taze ve ilgi çekici değildi. sanki erken doğum sebebiyle zaten sağlıksız olan bir bebeğin ölümü gibi oldu dağılmaları. veda günü twitter'dan "sana yazıklar olsun nme" demeleri ise acı bir şaka gibi olsa da günümüz ingiliz gitar gruplarının kaderini özetler gibiydi. nme'den bahsediyoruz, brother'ı britanya gitar müziğinin geleceği ilan edip viva brother albümünü yayınladığında 10 üzerinden 5 veren nme'den.
bugünlerde britanya müzik basınının britpop tartışmaları yeni bir grup üzerinden yürüyor. önceki ay yayınladığı "baby" albümüyle tribes ince gitar riff'leriyle akılda kalıcı güçlü nakaratları birleştiren sound'uyla 1990'ları anımsatıyor gerçekten. "we were children," "corner of an english field," "sappho" gibi şarkıların üst-orta temposu oasis sularında geziniyor. şu ana kadar eksikleri noel gallagher tornasından geçmiş olabilecek ayarda bir hit yazmamış olmaları. 2012'nin başlarına yetişmesi beklenen ikinci albümlerinde bunu kotarırlarsa kalıcı olabilirler. o şarkıları yazdıktan sonra tek yapmaları gereken ingiliz müzik basının gazına gelip britpop'u canlandırmak gibi gerçekleşmeyecek misyonlar edinmemek.
güle güle viva brother, gözümüz üzerinde tribes. orası ingiltere. birisi gider, yenisi gelir.
damon albarn'ın açıklamasına göre ağustos'taki hyde park performansından sonra blur bir daha bir araya gelmeyecek. oasis zaten yok. pulp ise amerika tarafından yaklaşık 20 yıl gecikmeli keşfedilmenin keyfini yaşamakta. bunlardan ne anlıyoruz? "farklı grupların farklı hayat çizgileri tesadüfler eseri bir noktada kesiştiğinde bu britpop'un yeniden doğması anlamını taşımaz" diyorum ben mesela.
tribes çok umut verici. vaccines'in de ilk albümü çok iyiydi. 2. albümde biraz amerikanlaşacaklarını zannediyorum. umut verici gruplar. ama benim için yılın en iyisi yuck. cajun dance party'i de çok severdim zaten
ReplyDelete