sufjan stevens muhteşem "illinois"yi çıkarttığında 2005'ti. şimdi beş yıl sonrasında gelen ilk normal lp'si bu diye, "beş yıldır yatıyor" mu diyeceğiz? hayır, bir albüm kadar güzel b-side ve outtake (albüme giremeyen şarkılar) toplaması "avalanche," beş cd'den oluşan, iki saatlik, 42 şarkılık noel albümü "songs for christmas," brooklyn-queens otobanına adanmış bir performansın soundtrack'i olan "the bqe" ve bu yaz yayınlanan 50 dakikalık sözde ep "all delighted people" geldi. bunca müziği 15 yıllık kariyeri boyunca üreten gruplar var sonuçta. dolayısıyla "the age of adz" önümüze düştüğünde "bunca yıl neredeydi acaba?" değil de, "bunca yıl sonraki ilk normal albümünde neler yaptı acaba?" doğru soru olacak.
...
akustik gitar ve banjoyu bir kenara bıraktığını, elektronik seslere döndüğünü biliyorduk sufjan'ın. dolayısıyla "janr" anlamında bir sürpriz yok "the age of adz"da. onun önceki albümlerinde telliler, yaylılar ve üflemelilerle yarattığı karnaval atmosferini burada analog synth'lerle yakalamaya çalıştığını da söylemek mümkün. ancak animal collective'in kusursuzunu yaptığı bu alanda sufjan'ın sadece bir curcuna yaratması epeyi yorucu. hele hele melodiyi aramaya çalışmak bitap düşürücü. nihayetinde bunaltıcı sesler ve kafa ütüleyici tekrarlar var. ve 74 dakika sürüyor! ha, "impossible soul" diye bir kapanış şarkısı var ki, o bambaşka bir alem. yaklaşık yarım saat, benzer temaların tekrarlarından oluşan belli bölümler, arada pop'a, hip hop'a geçiş yapıyor. işte o tam bir sabır testi. tekrar, tekrar, tekrar, tekrar... en sonunda "boy we can do so much together" ve "it'a long life, beter pinch yourself"li bir sinir bozma seansı.
şarkının son bölümünde gitarlarına dönüyor sufjan, "sana acı çektirmek istemedim" derken günah çıkartırcasına. özrü kabul edebilirim, ama bu "the age of adz"a bir şans daha vermemi sağlamayacak. elektronik müziğe karşı değilim. sufjan yıllar yılı aynı albümü yapsın gibi bir saplantım da yok. "keşke amerikan eyaletlerinden devam etseydi" de demiyorum. ama müzisyen mastürbasyonuna dayananamıyorum işte. beğenenler çıkacaktır, hayranı olan eleştirmenler bile çıkmaya başladı ama benim için "the age of adz" bu kendini tatmini uç noktalara götürdüğü, sahibinin gereksiz hırslarını ve burnu büyüklüğünü fazlasıyla hissettirdiği için, en önemlisi de, "dinlenemez" olduğu için yılın en kötü albümü.
Michigan albümünü çok çok sevmiştim. tatlı, sıcacıktı, üzüldüm böyle saçmalamasına
ReplyDeletebu yazına hiçbir yorumum yok çetin...yorumum da bu olsun: )
ReplyDeletebaşardım oley!
ReplyDeleteevet, azmin zaferi :)
ReplyDeleteşu an balayındasın ama yine de şu akşam albümü yaklaşık 15. kere dinlerken bir yorum yazma ihtiyacı hissettim. eleştirini albümü dinlemeden önce okumuştum, şahsen senden de duymuştum. albümü dinlerken resmen başka bir albümü dinlemişiz hissine kapıldım. animal collective benzetmesi mantıklı ama daha kusursuzunu değil, daha kendilerine özgü bir kakofoni yarattıklarını düşünüyorum. bu albüm ise sufjan ın en iyi elektronik işi açık ara. melodi ararken bu kadar yorulduğuna dair cümleye inanamadım çünkü bu albümde sabır zorlayan pek az kısım var, genelde oldukça melodik olduğunu bile söyleyebilirim. belki de ben çok alıştım 70 dakka boyunca minimal değişimlerle ilerleyen idm olaylarına ama bu albüm sufjan ın geçmişinden bağımsız değerlendirildiğinde, her şekilde parlayan ve ümit vaat eden bir albüm. sufjan ın önceki elektronik işleri ve ilk albümü düşünülünce çok çok daha başarılı bir düzenleme ve şarkı yazımı var. organik müzikten de tamamen kopmuş değil. yaylılar, üflemeliler, koro, yer yer gitar hala burada. ve tabiki muhteşem şarkı sözleri de. daha somut konuşmak gerekirse, ilk 3 şarkı gerçekten cillop gibi. 4. şarkı i walked ile biraz zorlamaya başlıyor, ama onda da eline yüzüne bulaştırmadan synthleri arkaya çekiyor ve adeta hüzünlü ve tatlı bir pop şarkısı yaratıyor. now that i'm older ise elektronik sularından uzak zaten. get real get right ise animal collective havasını en yakaladığı şarkı, ve burada biraz zorlamaya başlıyor. ama son derece eğlenceli! 2 dakikalık bad communication ve ardından gelen vesuvius ise çok öne çıkmayan güzel şarkılar. "sufjan follow your heart" kısımları insanı gülümsetiyor gerçi. sonuçta bu garip bir açıdan oldukça kişisel bir albüm. o açıdan (ama sadece o açıdan) kid a e benzetilmesini mantıklı buluyorum. all for myself ise albümün en zor şarkısı bence, ama yine de kötü sıfatını haketmekten uzak. sadece klasik formülünü uygulamıyor. i want to be well sondan bir önceki şarkı, beni fazlasıyla eğlendirdi. ikinci yarının en güzel şarkısı bence. sanki önceki albümlerindeki klişelerini almış ve yamultup kesip ortaya (evet bu kelimeyi kullanacağım) postmodern bir kompozisyon çıkarmış. ama garip bir şekilde benim içimde bir heyecan yarattığı kesin. son olarak impossible soul'un albümdeki en büyük hata olduğunu düşünüyorum. yaklaşık 15 dakika kadar kısa olması gereken bir eser, ya da ayrı şarkılara bölünmesi hatta kendi başında bir ep olarak sürülmesi gerektiğini düşünmekteyim. yine de eğlendirmiyor mu? eğlendiriyor, ama sonuçta ben dönüp önceki şarkılara bakmayı tercih ediyorum. bu nedenle albümün birkaç kez dinlendikten sonra atlanan şarkısı olma görevi ona kalıyor. yani kısacası gedikleri olan bir albüm ama melodi ararken bitap düştüğünü şu an tekrar okuduğumda bir kere daha şaşırdım mesela. çünkü insanın aklına murcof gibi "dıpdıpdıpıp" sound'unu getiriyor bu cümle :) belki de beklentilerimi çok düşürdüğümden olsa gerek, albümü oldukça tatmin edici buldum. ve bunu söylerken sufjan fanboyluğu yapmadığımı da belirtmek istiyorum.
ReplyDelete