
eğer radiohead'in "meeting people is easy" dvd'sini izlediyseniz, "ok computer"ın başarısının grupta nasıl bir travma yarattığını net olarak izlemişsinizdir. çoğu grubun yapabileceği tarzda "dünyayı nasıl fethettik?" anafikirli değil, "bir başyapıt kaydettik ve hayatımız (istemediğimiz şekilde) değişti" hissiyatında bir kayıttır bu. eh, kariyerinin 10. yılı dolmadan üçüncü albümünde ne noktaya geldiğini, yayınladıkları kaydın çıktığı yıl "gelmiş geçmiş en iyi albüm" ilan edildiğini ve tüm bunların nirvana'nın çıkışı, yükselişi, patlaması ve trajik sonuna net şekilde tanıklık etmiş beş adamın başına geldiğini düşünürseniz bu hissiyat da yanlış değil. radiohead, "meeting people is easy"de müziklerinin ve şöhretlerinin kontrolden çıkışından nasıl korktuklarını açıkça gösterir.
işte o ruh halinin eseriydi "kid a." o güne dek her albümde dev adımlarıyla ilerleme kaydetmiş bir grubun dördüncü işinin grupta baskı yaratması kaçınılmazdı. eğer "ok computer vol. 2" kaydetseler belki hayranları memnun edecek ama eleştirel olarak kaybedeceklerdi. dahası, kendi gelişimlerine ihanet edeceklerdi. eğer "ok computer"da kendisini hissettiren elektronik etkilenimleri bir kenara koyup yeniden gitara yüklenseler, bu sefer hayranlarını bölebilirlerdi. onlar ise bütün bunları bir kenara koyup dinleyici, eleştirmen, endüstri takmayıp bambaşka bir şey yaptılar. ve "kid a" çıktı.
ne dalga dalga yükselen bir riff üzerine tokat gibi inen bir davulla açılıyordu ("planet telex") albüm, ne de gergin yaylılarla desteklenmiş hırçın bir gitar cümlesiyle ("airbag"). yalnız, soğuk bir klavye melodisiyle başlıyordu "kid a." hala çözmesi zor bir büyüye sahip "everything in its right place" adının işaret ettiğinin tam zıddında duygular uyandıran, tekinsiz ve rahatsız bir şarkıydı. thom yorke'un anlamlandırması çoğu zaman zor sözleri iyice kapalılaşmış, sayıklamaya benzer bir bilinç akışına bırakmıştı yerini. Dinleyici olarak yapılması gereken, o akışa bırakmaktı kendini. arkasından gelen "kid a" şoku artırıyordu. bu albümdeki temel etkilenim olan warp sound'unun en yalın hissedildiği, onları o eski brit-rock grubu olarak görmek isteyenlere net ve keskin bir uyarıydı bu. yorke ve jonny greenwood, grubun yeni yönünü açıkça ilan etmekteydi. üçüncü şarkı "the national anthem" ise kalanlara "partiye hoş geldiniz" diyordu. colin greenwood'un yer altındaki sarsıntılar kadar derin ve güçlü bas melodileriyle gökteki hışırtılı radyo dalgaları arasinda salınıp duran bir elektronika/psychedelic rock/free jazz parçasıydı bu, sabrı olanları ödüllendiren.

pitchfork, rolling stone ve times gibi birbirinden üç farklı yayin organına göre "kid a," 2000'lerin en iyi albümü. naçizane, benim için de öyle. radiohead'in büyük baskıyla basladığı albüm, hem eleştirel olarak bir zaferdi, hem de hayranlar nezdinde heyecanla karşılandı. öyle ki, radiohead'in statüsünü yükseltti ve satışlarını da artırıp amerika'da dahi "çok büyük" olmasını sağladı. ama en ilginci ne biliyor musunuz? normalde başyapıtların arkasından taklitler gelir. "kid a" ise o kadar kusursuzdu ki, kimse benzerini yapmaya cesaret bile edemedi.
bu yazıya sadece +1 diyebilirim. ama sen zaten bunu biliyorsun :) 2000ler çocuğu olmanın güzel yanlarından biri, kid a'in sadece bu dekatın en iyi albümü olması değil, aynı zamanda hayatının en güzel albümü olması.
ReplyDelete