
"sandık içi" benim için çok özeldir. düzden, tersten, arada bir baka baka falan olmak üzere, defalarca okumuşumdur. her seferinde gülmüşümdür, her seferinde de "aynı ben" klişesinin ötesinde, herkesin yaşamış olabileceği küçücük detayları nasıl olup da bu kadar dramatik ve aynı zamanda komik resmedebildiğine hayran kalmışımdır. naçizane, ilk kısa film denememde de küçük detaylara verilen önemde ilham aldığımı söyleyebilirim. bu yüzden bir gün penguen'in ofisine gittiğimde o filmin vcd'sini götürmeyi, ona olan hayranlığımı ve yapmak istediğim şeydeki etkisini anlatmayı istemiştim.
diğer uykusuz tayfasıyla bir sorunum yok, hepsi ayrı ayrı başımla beraber. ama uykusuz çizerlerinin hepsi bir yana, ersin karabulut bir yanadır gözümde. sebebi de yukarıda anlattıklarımla doğrudan alakalı. ersin karabulut, diğer "entertainer"ların yanında bir sanatçıdır bence. abarttığımı düşünebilirsiniz, eyvallah, ama "sandık içi"nde, özellikle de ilk dönemlerinde yaptığı şey, bir başka üstad harvey pekar seviyesinin aşağısında değildir. kimi zaman okuyucularının fikirlerine fazla kafa yormuştur, insanların ona "bu gerçek mi?" "sen samimi misin?" gibi soruların cevabının evet olduğunu belirtmek için gereğinden fazla çaba sarf etmiştir, ama yine de, ersin karabulut'un "sandık içi"nde çıkardığı iş, klasiktir. "turkish splendor"dır hatta!

bu arada, penguen uykusuz'a döndü, ancak hala üzerinde "hayatının tek güzel günü" yazan o vcd'yi alıp asmalımescit'in yolunu tutamadım. belki bir gün...
No comments:
Post a Comment