babylon sadece bir konser mekanı değil. kendi kitlesini, kendi kültürünü yaratmış, taklit dahi edilememiş bir ekol. bundan on yıl önce karanlık asmalımescit sokakları bugün istanbul'un hipster tayfasının bir numaralı uğrak yeriyse bundaki rollerini yadsımak da mümkün değil. evet, enteresan bir kitlesi olduğu iddia edilebilir babylon'un, zira başka mekanlarda yarı-boş mekanlara çalacak gruplar orada sold out olur. ama böyle bir müdavim kitlesi yaratabilmek, türkiye gibi eğlence ve müzik kültürünün rüzgara göre sıkça yön değiştirdiği bir ülkede çok önemlidir.
ben hafta içi bir akşam, köşedeki bakkaldan alınmış bir birayı kapıda içerken (çünkü içeride pahalıdır) konser saatini beklemeyi ve tanıdık yüzleri selamlamayı, memleketimden hipster manzaraları görmeyi çok az şeye değişirim. madem bugün yeni sezon açılıyor tindersticks'le, kısa bir "babylon'da unutamadığım konserler" listesi yapayım. listeye giremeyen ne elbow'lar, ne sebadoh'lar, ne tortoise'lar, marnie stern'ler, annie'ler, the national'lar var aslında, ama en özelleri ayırmaya çalıştım. 10 küsur yılda, tahminen 50 küsur konserde nice anı birikti yoksa, saymakla bitmez...
5- laika (6 ocak 2001)
iki gece için oradalardı, ben de ikincisinde damlamıştım. belki çok kimsede iz bırakmamıştır, ama benim ilk babylon tecrübemdi ve mekandan da, grubun performansı kadar etkilenmiştim. vokalist/gitarist margaret fiedler'ın gitarını eline alışı, ilk akoruyla birlikte grubuyla birlikte bizi kıyamet-vari bir kaosun ortasına çekişi dün gibi aklımda. halbuki 10 yıl olmuş.
4- lambchop (3 aralık 2006)
tamamen kişisel sebeplerden çok özel bir konser. o günlerde yeni tanıştığım ve bugünlerde evlilik hazırlıkları yaptığım kadınla asmalımescit'te birkaç votka fazladan içmek uğruna birazcık geç girdiğimiz, kapıdaki adamın "bis yapıyorlar ama girin isterseniz" deyişi, kurt wagner ve tayfasının dört şarkısını izleyip çıkışımız... harikaydı!
3- animal collective (24 ekim 2008)
animal collective dünyayı ele geçirmeden evveldi. "strawberry jam" ve "person pitch" denen başyapıtlar sonrası, "merriweather post pavilion" evvelinde babylon'da çalmışlardı. iki saatlik ışık ve ses deneyimini tarif etmem zor, kulağım sanırım bir daha eskisi gibi duymadı! konserden önce gazeteden arkadaşım aslı sağlam'la birlikte yaptığımız panda bear ve geologist röportajı ise benim hayatımda gerçekleştiğim en güzel söyleşi olarak hatırımdadır. biz bira içtik, onlar türk kahvesi. biz 10 dakikaya razıydık, onlar 45 dakikalarını ayırdılar. en ufak bir soğukluk ya da ukalalık göstermeden, uzun uzun müzik konuştuk. çok özel bir gündü.
2- broken social scene (9 mayıs 2008)
günümüzün en önemli indie rock gruplarından birisi, üst üste iki gün babylon'u sold-out yapmıştı. yanlış bir şey yok, beklenen bir hadise olduğu bile söylenebilir. ama özellikle "you forgot it in people" denen başyapıtın üstünden girip altından çıkmaları muhteşemdi. kevin drew ve brendan canning arasındaki paslaşmaların da tadı damağımdadır. indie rock'ın en güzel gitar çalan adamları, "kc accidental," "anthems for a sixteen-year-old girl," "cause=time," "lovers' spit" ve diğerleri... 15 dakikaymış gibi gelen, su gibi akıp giden konserlerdendi.
1- patti smith (25 eylül 2007)
bu konsere dair söyleyebileceklerimi zamanında sıcağı sıcağına yazıya dökmüşüm aslında. çok özel, çok yoğun, çok güzel bir konser olduğunu anımsatmaktan başka yazacak şeyim yok. hem istanbul'a, hem babylon'a, ama en çok punk'ın poet laurate'sine yakışan bir deneyimdi.
No comments:
Post a Comment