3g geyikleri teknoloji manyakları dışında kimsenin ilgisini çekiyor mu bilmiyorum. aslında teknoloji manyakları da "türkiye geç kaldı" geyiğinde olduğu için otomatikman hedef kitle sıfırlanmış oluyor. neyse, benim bu işlerle pek ilgilenmediğim kesin en azından. ama turkcell'in olağandışı kötülükteki reklamlarından bile daha şoke edici bir şey var ki 3g ile ilgili, o da vodafone'un zülfü livaneli'nin efsanevi "özgürlük" şarkısını kullanması.
...olayı fark ettiğimde ilk tepkim elbette "ey livaneli, bir daha 'üç kuruşa vatanı satanlar' temalı bir yazı yazdığını görmeyelim madem" tonunda oldu, internette ise şarkının haklarının universal music'te olduğunu, livaneli'nin dahlinin olmadığını iddia edenler olmuş. neticede işin gerçeğini bulmak gereksiz. izin verene niye verdin diye sorulur, ama alandan da "ne alaka" diye hesap sorulur.
...
ben de bunu fırsat bilip müzik-reklam ilişkisinin ilgi çekici on örneğini daha hatırladım.
...
10- mor ve ötesi - uyan (milliyet)
reklama şarkı vermek muhalif adamı bozar ama bu sefer olay temiz: milliyet'in sosyal bilinçlenme temalı reklamı racona ters değil.
...9- eels - mr e's beautiful blues
grubun lideri (bir bakıma her şeyi) e, bu şarkının sıkça markalar tarafından kullanılmasından yaka silkmiştir. "araba firmaları 'mr e's beautiful blues'u kullanmak istiyorlar. ne iş anlamıyorum. şarkının ilk dörtlüğü çevre kirliliği hakkında yahu!" der web sitesinde. ...8- vedat sakman - götürelim abi (fıratpen)
ali hakan yeni yüzyıl'dayken şık bir yazı yazmıştı bu pop kültürü eleştiren parçanın reklamlara konu edilmesine dair: "eğer izinsiz kullanıldıysa telif sorunu, ama izin alındıysa ilke sorunu!"
7- bob dylan - love sick (victoria's secret) dylan'ın son 10 yıldır denediği birbirinden farklı, birbirinden facia sakal bıyık biçimlerinin en düzgünü bu reklamda. eh, adriana lima'nın karşısına çıkıyorsunuz neticede. klip şehvetli, şarkı güzel, ama bob dylan'ın orada görünmesinin anlamı nedir, kim adriana lima'dan sonra dylan'ı görmek ister, kimse sormamış herhalde.
...
6- the clash - should i stay or should i go (levi's)
1991'de bu şarkının çaldığı reklamlar beni rock'a uyandıran işlerdendir. ama büyüyüp the clash'i birazcık idrak edince strummer gibi doğruyu yanlışı ölçebileceğiniz turnusol kağıdı modelindeki bir adamın nasıl olur da böyle bir işe evet dediğini anlayamamıştım. mick jones'a göre sorun yok, levi's rock'n'roll'un en temel parçalarından birisi çünkü.
5- mfö - güllerin içinden (bp)
işte can dündar'a, "gençliğimin şarkısı petrol reklamı müziği oldu" dedirten reklam. türk reklamcılığının uyanmaya başladığı, iyi çekilmiş bir reklamdı "şapkasız çıkmam abi," ama müzik tarihimizin en büyük grubundan biraz don kişotluk bekleyenler hayal kırıklığına uğramakta haksız değildi. ama daha kötüsü de gelecekti......
4- mfö - yalnızlık ömür boyu (anadolu emeklilik)
türkçenin gördüğü en güzel birkaç parçadan birisi "uzakdoğu'da parasız kaldık" temalı reklamda öyle bir muamele görüyordu ki, çin işkencesi desek yeridir. sokak müzisyenliği yapıyordu mazhar alanson ile fuat güner, çaldıkları şarkı "yalnızlık ömür boyu." daha kötüsü ise reklamın senaryosuna göre "yalnızlık ömür boyu"nun para etmemesi, orada söyledikleri uyduruk anadolu emeklilik cingılının ise herkesin ilgisini çekmesiydi. ah be abi! fuat güner bu reklam işiyle ilgili uzun uzun konuşmuştu bir zamanlar roll'a. önce "türkiye'de müzisyen sürünsün istenir" ve "biz kazandığımızla villalar almadık ki, müziğe yatırdık"lar, sonra "belki john lennon da olsa bir jean reklamında oynardı"lar, en sonunda da "adaaam sen de"sinde "köşeler dönmeyi bekler, neden mazhar?" diye yazmış olan ortaçgil'e "herkesin bir fiyatı vardır abi. ortaçgil'i çok severim ama 1 milyar verirler kabul etmezsin, 10 verirler etmezsin, 100 derler koşa koşa gelirsin abi" cümlesini patlatıyordu üstad. o günler haklı değildi, ortaçgil'in şarkılarını reklamlarda kullandırmışlığı vaki değildi. ta ki...4- mfö - yalnızlık ömür boyu (anadolu emeklilik)
...
3- bülent ortaçgil - benimle oynar mısın? (omo)
omo'nun çocukları merkeze koyduğu "kirlenmek güzeldir" reklamlarıyla "benimle oynar mısın?"ın özdeşleştirilmesi kötü bir fikir değil reklamcılık açısından. kötü olan, ortaçgil'in bir şarkısını, en azından yürek delen keman melodisini o reklamda duymak, yukarıdaki dizeleri yazmış olan ortaçgil'i burada duymaktı. tabii kimisi der ki şarkının değeri mi düşmüş oluyor reklama verilince... mesela...2- iggy pop
mesela iggy. herhangi birini yazmadım, zira iggy sayısız reklama müziklerini verdi, hatta birçoğunda da oynadı. en son bir otomobil sigortası reklamında otobüslerden billboard'lara kadar her mecrada yüzünü kullandırmaktaydı. o yüz ki, punk'ın vücut bulmuş halidir. iş acınası boyutlara gelmiş yani. iggy'nin ise bu konularda kafası rahat: "mücevheri kıçına da koysan değeri düşmez." bazen de düşüyor be üstad...
1- chumbawamba - pass it along (general motors)
herhalde 2000'lerde solculuğun tanım değiştirmesi tartışılacaksa içinde bu argüman kullanılabilir. ingiliz punk kalabalığı chumbawamba "pass it along"u 100 bin pound'a sattığında herkes kendilerine davayı sattı gözüyle bakıyordu. işin sonucu öyle olmadı ama. chumbawamba çıktı, parayı kuruşuna dokunmadan alternatif medya ağı indymedia ve çokuluslu şirketlerle savaşa adanmış sivil toplum örgütü corpwatch'a verdi. üzerine düşünmeye değer bir konuydu şüphesiz, kimisi doğru, kimisi yanlış bulmuştu belki, ama parayı alıp "hayat şehveti" içerisinde yanıp kavrulan kadayıf punk'lardan daha etik sahibi bir harekete imza attıkları kesindi.
herhalde 2000'lerde solculuğun tanım değiştirmesi tartışılacaksa içinde bu argüman kullanılabilir. ingiliz punk kalabalığı chumbawamba "pass it along"u 100 bin pound'a sattığında herkes kendilerine davayı sattı gözüyle bakıyordu. işin sonucu öyle olmadı ama. chumbawamba çıktı, parayı kuruşuna dokunmadan alternatif medya ağı indymedia ve çokuluslu şirketlerle savaşa adanmış sivil toplum örgütü corpwatch'a verdi. üzerine düşünmeye değer bir konuydu şüphesiz, kimisi doğru, kimisi yanlış bulmuştu belki, ama parayı alıp "hayat şehveti" içerisinde yanıp kavrulan kadayıf punk'lardan daha etik sahibi bir harekete imza attıkları kesindi.
...
fazla didaktikleşmemek adına reklam-müzik ilişkisini harika özetlediğine inandığım bir diyalogu aktarmak istiyorum. dünyanın en komik röportajcısı peter robinson ile fightstar vokalisti charlie simpson arasında, geçen aylarda nme'de yayınlanan bir mülakattan.
pr: diyelim ki apple'dan aradılar, yeni ipod reklamları için şarkınızı kullanmak istiyorlar.
cs: evet! kesinlikle! apple'a bayılıyorum.
pr: apple'a bayılıyorsun da, ticaret konusunda pek iyi değilsin çünkü teklifi duymadan kabul ettin. sadece bir pound ödeyeceklerdi karşılığında.
cs: hahahaha. olsun.
pr: bir de şöyle bir teklif var diyelim, faşist ve ırkçı bir kuruluş sizin müziğinizi kullanmak istiyor...
cs: kesinlikle hayır.
pr: ama çok para veriyorlar.
cs: nasıl çok?
pr: gelecek tüm nesilleri faşizm ve ırkçılık konusunda eğitecek kadar çok para.
cs: hmm...
Haha diyalog bombaymış gerçekten.
ReplyDeleteÖte yandan ben müzik yapan bir insan olsam, şarkımı satsam, birileri de vay efendim davayı sattı bu dese, "sağa ne anten, bakkalın borcunu sen mi ödüyon" derim.
"Eee albüm sat, konsere çık", albüm alan mı kaldı? Konsere herkes geliyor mu? Hani adam bilse ki "sadık dinleyici kitlesi" diye bir şey var, duruşunu muhafaza eder. Ortaya koyduğu şey fikir ve sanat eseridir, bunun bir ederi olması kimseyi rahatsız etmemeli.
İlkelerle, içerikle çelişme durumu var bir de, esas ondan bahsediyorsun farkındayım. Ama görünen o ki reklamcılar bunu takmıyor. Yani adam demiyor ki "abi, o şarkının/grubun böyle bir imajı var, bizim malın imajını bozar bu". Demek ki kendi mesajının baskın olduğuna inanıyor reklamcı, peki muhalif şarkıcının hisli takipçileri neden inanmıyor buna? Neden reklamın kendi mesajını ezdiğine inanıyorlar?
Ya düşündüm de, "özgürlük"ün kullanıldığı yerin absürdlüğünü düşündükçe söylediklerim anlamsız gibi geldi. Sözün bittiği yerden sonra konuşmak oldu (:
Linkteki Can Dündar yazısını da okudum, bişeyler daha yazasım geldi. Şimdi Can Dündar vay benim duygularım, vay benim gençliğim tribine girmiş ama şarkıyı yapan için bu aynı şey değil. Sen şarkıyı sahiplenirsin, dinlerken hislenirsin, beğenmeyene anana sövmüş gibi sinirlenirsin ama şarkının sahibi onu yapandır. Onun için değeri sendeki değeri gibi değildir.
ReplyDeleteBen besteci, şarkı yapıcı bir insan olsam hakikaten yapardım "şarkıya bu kadar para ödüyorlar, yarısını toplarsanız satmıcam vazgeçiyorum". O yarısı da, şarkıyı sevenlerin yarısının onu bir reklamda görmekten rahatsız olmayacağı gibi kaba bir hesap yüzünden öyle. Bunu dallandırabilirim.
He şimdi sırada şu var, "şarkı onu yapanın mıdır, yoksa onu sevip bağrına basan, hep dinleyip ölümsüzleştirenin mi?" Kimdir söz sahibi?
Google arama cubuguna;
ReplyDeleteUyanip kisa mesaja, bir tusla giden 3g videoya,
Hinca hinc meydanlarda bilboardlara yazarim adini,
sonra bombos bir duygu olur kalirsin özgürlük.
Ayagini denk al özgürlük.
Suc "Özgürlük"te. Akilli olmadi.
Romantizm öldü, duygulanmak aptallik, para kazanmak rasyonellik.
http://herbokubilenadam.blogspot.com/2009/09/ayn-yazlar-4.html
ReplyDelete