jarvis cocker + the horrors'ın troxy'deki konseri sold out'tu, kings of leon'un o2 arena'daki performansı için karaborsacılara 175 pound (!!) vermeyi gözüm yemedi, gözü geçtim, bütçem de kaldırmazdı zaten. blur'ün, pixies'in gizli konserlerini de ertesi sabah nme'den okuyoruz, bir türlü zamanında harekete geçemedik. çarşamba akşamı güzel bir grup izlemek için son şans the week that was'ın borderline diye ufak bir kulüpteki konseriydi.
geçen yılın keşifleri arasında yer alan, hatta debut albümlerine yıl sonu listemde de 34 numarada yer verdiğim bir gruptu the week that was. alternatif rock'ı progresife yaklaştıran bir müzik yapıyorlar ama prog rock'ın klişelerinin tuzağına düşmeden. enstrüman hakimiyetleri yerinde, ama "bakın biz virtüözüz!" diye altını çizmiyorlar yaptıkları için. peter brewis'in araştırıcı akorlarıyla sürükleniyorlar. konserde de normalde prog rock terimini duyunca koşarak uzaklaşacak bir grup insana çaldılar.
...
aslında daha çok ünlü olmamalarının sebebi biraz da bu. the secret machines de, cave-inn de, battles da indie rock'ı matematikselleştiren veya progresifleştiren albümlerle takdir topladılar, ama bu müzik arenaların müziği değil neticede. londra'da bir hafta içi akşamında 200 kişiye çalmaktan daha iyisini hak ettikleri de kesin ama.
kendi halinde güzel ve samimi bir folk yapan genç şarkı yazarı theoretical girl de, sunderland'li tayfayla aynı plak şirketini (memphis industries) paylaşmanın da etkisiyle geceyi açtı. kısa performansında baymadı, germedi, hatta fazla duygusallıktan cheesy'leşmedi, iddia ettiği gibi. albümü "rivals" ve önceden ortalarda dolanan bir dolu ep'si piyasada. bu hafta sonu glastonbury'de de (bu sefer grubu the equations'la) çalacak, belki ondan sonra yolu daha da açılır.
dan michaelson & the coastguards gecenin ikinci sırada çalan grubuydu. smog, lampchop gibi gruplardan etkilenmiş gibi duran, nasıl ingiliz olduğuna anlam veremeyeceğiniz kadar amerikalı bir alt. country yapan bir tayfa. dan michaelson'ın tom waits-vari, lekeli bir ciğerden çıkan sesi enteresan tabii, ama ben en çok fotoğrafta yakında duran gitaristi sevdim, süper slide çalıyordu.
böyle işte. epeyi low key bir konser de olsa, hem sevdiğim bir grubu izlemiş oldum, hem de iki taze grubu tanıdım. 8 pound'a daha iyisini bulmak da pek kolay değil tabii!
No comments:
Post a Comment