"çok yakında" dedim, ama film festivali başta olmak üzere bir şeyler girdi, duman albümlerinin yorumu neredeyse birbuçuk ayı buldu. bu ara şuna yaradı ama: bu zaman süresinde ilk günlerde verdiğim yargıdan pek de uzaklaşmadığımı görmüş oldum.
...en önemli fikrim, duman'ın büyük grup olduğunu yeni yeni anlıyor olduğu, bu albümlerin de bunun kanıtı olduğu. yurtdışında albüm kaybetmekten tutun, iki albüm birden yayınlama riskini almaya, ve hatta türkiye'de bir türlü tam oturamamış olan albümün çıkış tarihinde tak diye çıkmasıyla! "seni kendime sakladım" da harika bir albümdü ama türkiye'nin en büyük rock grubundan değil de, herhangi loser bir rock grubundan gelmiş gibiydi: plak şirketinin (ya da murat akad'ın) istediklerini yapıyorlar ama albümün çıkmasından aylar sonra gelen klibiyle, sepya tonlardaki demode kapağıyla, ya da dağ tepesinde çekilmiş tuhaf promo fotolarıyla... bu sefer duman tam istediği gibi. hiçbir şarkı solosu devam ederken fade-out'la bitmiyor mesela. bir önceki albümün röportajında bunu sorduğumda kaan tangöze her zamanki rahat tavrıyla cevaplamıştı: "prodüktörümüz (murat akad) bize soruyor, 'e arkadaşlar bu kadar uzun parça yapmışsınız insanlar nasıl dinleyecek bunu?' diye, biz de kısaltıyoruz."
...kaan böyle bir adam. röportajlarında her daim gevşek konuşuyor, ve boş gözlerle bakıyor ve konuşmalarının % 90'ı yuvarlak cümleler oluşturuyor. ama konuşmalarının çoğunda dürüst ve o sakinliği yüzünden satır aralarına sıkışmış bomba ifadeler gözden kaçıyor. bundan bir ay önce yaptığımız röportajda da en konuşkan halinde değildi ama sadece dört kişi olmalarının (cengiz baysal da artık duman üyesi) kendilerini nasıl rahatlattığını anlatıyordu.
...röportajlarla ilgili bir durum var duman'da, karşıdakinin müziklerine fazla hakim olmamasını sevmiyorlar. ne yazık ki biz röportaja gittiğimizde albüm henüz önceki gün çıkmıştı, yeterince özümseyememiştim ve onlara "1" ve "2" arasındaki farkları, bazı şarkıları neden 1'e, diğerlerini de 2'ye soktuklarını sorma hatasını yaptım. tabii ki yuvarlak cevaplar verdiler, bir tek batuhan birkaç farklı diziliş yaptıklarını söyledikten sonra kaan hızlılar, ağır tempolular ve orta tempolular arasında dengeli dağıttıklarını anlattı. "kara kapaklı olanın damar, kırmızı kapaklı olanın daha punk olmasını bekliyor insan" dedim, "damarlar arka arkaya gelirse dinleyici zorlanır" dedi kaan. ari de "damar damar üzerine binmesin tabii" dedi!
...şu andan bakınca benim için cevap ortada. arada genellemeye uymayan birkaç şarkı var, ama "1," duman'ın önceki işlerini dinleyenler tarafından yadırganmayacak bir kayıt. "2" ise daha farklı alanlara daha çok yönelen bir albüm, her daim benzettiğim pearl jam-vari yollara sapacaklarının en güçlü sinyali. "balık"ın karadeniz punk'ı, "elleri ellerime"nin akustik tadı, "paranoya"nın delice vokal melodileri ve müthiş nakaratı duman'ın önceden pek uğramadığı limanlar. ilk albümdeki "sevdim desem" rock'n'roll havasıyla mesela "2"de bulunabilirmiş. biraz overrated olduğunu düşündüğüm "senden daha güzel" ise "1"e girermiş. "helal olsun" nefis bir şarkı, önceki duman albümlerindeki dalak yaran kontenjanına yakışır. "bu aşk beni yorar"ı da sayabiliriz. "dibine kadar"a ne diyelim? müthiş bir hit işte.
...duman "1" ve "2"nin sorunu bana kalırsa "ağırlık merkezi." tak diye iki albüm dolusu iyi şarkı çıkartmış bir gruba bu eleştiriyi yöneltmek biraz şımarıklık olabilir, doğrudur. ancak bazı albümlerde olan, albümün yükünü çeken, zirve noktasını oluşturan şarkı eksikliği var kanımca. 45 dakikalık dinlemenin doruk noktasına ulaştıracak bir şarkı duymuyorsunuz her iki kayıtta da. özellikle "1"den birkaç adım önde olan "2"nin en iyi duman albümü olmamasının sebebi tam da bitirici darbeyi indirecek bir şarkıyı ortaya koymayışı. yine de belki "1" ve "2"nin değerini tam idrak etmemiz için bir sonraki albümde burada işaretleri verilen değişimin devam etmesi gereklidir.
No comments:
Post a Comment