the whitest boy alive'ın sağlam bir kitlesi oluşmuş galiba. ikinci albüm "rules" nete düştü düşeli sağda solda çok iyi yorumlarını duyuyorum çünkü. ne yazık ki ben bu coşkulu kalabalığa katılamıyorum.
...ritmik baslar, tertemiz gitar vokal ve klayve sound'larıyla, tam anlamıyla "smooth" bir müzik the whitest boy alive'ınki. her şey pürüzsüz, her şey kusursuz. ama bu iyi bir kusursuzluk değil, hatta bence kimliksizliğe, ruhsuzluğa götüren bir kusursuzluk. babylon lounge'da, ya da bu tip ortamlarda gece boyunca çalan, eşlik eden, ama birisinin ne zaman bitip diğerinin ne zaman başladığını anlamadığınız, sürekli akan şarkılar gibi "rules"takiler. öyle bir ortamı yeniden yaratmak için uygun olduğu kesin. ama müzikte sıradışılık veya şaşırtıcılık arayanlar için doğru adres değil "rules."
...
kötü kesinlikle değil, ama çaldığında "neden dinliyorum bunu?" diye sordurmayan, dinlemediğinizde de pek aramayacağınız bir müzik gibi. en azından benim için öyle.
...
yani adının işaret ettiği gibi "the whitest boy alive rules!" gibi bir durum söz konusu değil kanımca.
No comments:
Post a Comment