Wednesday, May 23, 2012

Suzanne Vega: Bir kahramanın yükselişi

Uzak ara en sevdiğim kadın şarkıyazarıdır Suzanne Vega, ama bunu pek de belli etmemişimdir herhalde. Sağda soldaki yazılarımı çok sıkı takip edenlerin bile bu hayranlığımın farkında olduğunu sanmıyorum. Sebebi sanırım 2000'lerde yaptığı iki albüm "Songs in Red and Grey" ve "Beauty & Crime"a 1980'ler ve 90'lardaki klasik albümler kadar ısınamamış olmam. Gerçi her iki albümden çok sevdiğim şarkılar yarım düzineyi geçer, ama Vega'nınki gibi harikulade bir külliyata sahipseniz bir albümde üç çok iyi şarkı iyi bir ortalama olmuyor.

Sanırım Vega, bizim Bülent Ortaçgil gibi şarkı yapıyor. Zamanında "Her yaptığım şarkının bir önceki yaptığımdan daha güzel olmasını isterim" demişti bir konserinde. Orada bahsettiği "Şarkılarım Senindir" yüzünden iki yıl yeni şarkı yazamadığını anlatmıştı üstat. Ben de Vega'da böyle bir mükemmeliyetçilik arıyorum. Ustası saydığı Leonard Cohen gibi şarkılardan bir kule dikmeye çalışıyor Vega, her bir kelime, her bir ses o kulenin ayakta durmasını sağlayan birer tuğla. İnanmadığı hiçbir tuğlayı da binasına koymuyor. Yoksa bu kalitede bir şarkıyazarının bu 10 yılda iki albüm yayınlamasını ben başka şeyle açıklayamıyorum.

Herhalde Vega da son iki albüme benim gibi bakıyor olmalı ki Salon İKSV'deki iki konserinin ilkinde "Beauty & Crime"dan iki şarkı çaldı, "Songs in Red and Gray"e hiç dokunmadı. Yazdığı Carson McCullers müzikalinden seslendirdiği üç şarkıyı ekleyin, bir de Sparklehorse & Danger Mouse'tan "The Man Who Played God"ı katın hesaba. Kalan şarkıların tamamı kariyerinin ilk best of'u "Tried and True"nun tracklist'i gibiydi. Bunda bir sorun yok, çok iyi bir kariyerin çok çok iyi bir özetidir "Tried and True," Suzanne Vega'ya uzaktan bakmış, "Luka" ve "Tom's Diner"ın ötesine geçmemişler için iyi bir başlangıç noktasıdır.

1998'de "Tried and True" çıkarken Blue Jean'e verdiği röportajda Ergün Arsal'a best of yapmaktan çok keyif aldığını açıklamıştı Vega, "Bana kalsa her yıl çıkarırım bunlardan!" diyerek. Şimdi iTunes'da playlist'ler hazırlayan müzik manyaklarının sıkça yaptığı bir şeye başvuruyor ve kariyerini dört albümde özetliyor. Close-Up isimli dört albümlük bir toplamada "Aşk Şarkıları," "İnsanlar ve Mekanlar," "İnsanlık Halleri" ve "Aile Şarkıları" temalarıyla ayırıyor kariyerini. Kariyerinde yedi stüdyo albümü olan bir sanatçının dört albümlük bir retrospektife yönelmesi aşırı gelebilir. Belki Vega yeterince yaratıcı bir döneminde değil, belki de eski kayıtlarına gereken saygının gösterilmediğini hissedip onları yeniden gündeme getirmek istiyor. Ama dört tane albümde de yer doldurmalık şarkı olmadığını bilin.

Sahnede Close-Up'taki gibi kıyafetlerinden, süslerinden arınmış olarak duyduk o şarkıları. Elektrik gitarı Gerry Leonard çaldı, Suzanne Vega akustikteydi. Davula, basa, fazlalığa gerek yoktu. Kimi zaman (özellikle Vega'nın deneyselleştiği "99.9 F" albümünden şarkılar çalarken) Leonard pedallarıyla efekt işini halletti zaten. İkisi de tek bir nota bile hata yapmadılar, Vega'nın konuşur gibi söyleyişinde sesinde en ufak çatlama olmadı. Şarkıyazarlığından gölgede kalabilecek gitaristliği de iyice parladı, tertemiz çaldı. Ruhumuzu da temizlediler, indiler. 2001-2005 arasında en çok dinlediğim müzisyenlerden birisini sahnede, iki metre önümde çalarken izlemenin doygunluğu da vardı elbette.

Şarkı aralarında minik hikayeler anlattı Suzanne Vega. İlk aşk şarkısı "Gypsy"yi Liverpool'lu bir sevgilisi için yazdığını bilmiyordum mesela. Muhtemelen "In Liverpool"u da yazdıran aynı adamdır. İkinci sırada çaldığı "When Heroes Go Down"da "Kahramanlar düştüğünde hızlı düşerler" der Vega. 10 yıldır eski temposunda olmasa da düşmediğini, sahnede yükselmeye devam ettiğini görmek çok güzeldi. 

1 comment:

  1. Güzel bir review olmuş teşekkürler... Çok gitmek istedim bilet bulamadım bulduğumda da pahallıydı. Benden de size 99 da izleyip kaydettiğim konser gelsin. http://www.youtube.com/watch?v=1m4OCRwLKhs

    ReplyDelete