Yeni albümünüz “Future This”i çıkardıktan
sonra The Big Pink’te havalar nasıl? Rahatlama mı var, heyecan mı?
Robbie Furze: Çok
heyecanlıyız. yeni şarkıları bitirip konserlere çıkmak, yeni materyalleri
paylaşmak, konserlerde harika atmosferler yaratmak, insanları kendinden
geçirmek. Hepsi harika.
İkinci albüm her grup için zordur, özellikle
ilkinde başarılı olmuş gruplar için. Siz bu albüm öncesinde bir baskı
hissettiniz mi?
Çok hissetmedik galiba. Albümün
bitmesine doğru belki biraz hissettik çünkü kayıt süreci stresli geçmişti. Ama
genel olarak yeni materyal yazma konusunda o kadar istekliydik ki stüdyoya geri
dönmek sadece eğlenceli oldu. Çılgın fikirlerle dönmek, sadece çalmak,
bilgisayarları kurcalamak, yazılımlarla, aldığımız yeni pedallarla oynamak... Yeni
oyuncaklarla oynamak gibiydi bizim için müzik yapmak.
Konserlerinizde yeni şarkıları çalmaya
başladınız. Gelen tepkiler nasıl?
Çok iyi. İlk defa
konserlerimizde insanlar dans ediyor, zıplıyor, bunu görmek çok güzel.
Gerçekten de ilk albümünüze göre daha
tempolu, ama biraz daha sert bir albüm “Future This.”
Evet, sanırım ilkine göre çok
daha mutluluk verici bir albüm, daha bir canlı kayıt. Bir kutlama albümü gibi.
Albüme başlarken planladığınız bir şey miydi
bu?
Aslında çok pozitif
insanlarız. dolayısıyla bizim kim olduğumuzu ifade edecek bir albüm yapmak
istedik. İlk albümde herhangi bir şey planlamamıştık, kendiliğinden çıkmıştı
her şey.
Bu bana biraz şaşırtıcı geldi. Bana hep
kasvetli insanlar gibi görünürdünüz.
Evet sanırım öyle
görünüyoruz ama neden bilmiyorum. Yaptığımız müziğin karanlık bir yanı var. Bazen
şarkılar içimizdeki canavarları iyi bir yere kanalize etmemize yarıyor. Sanırım
her insanın içinde negatif duygular, az ya da çok, vardır. Biz de bu
depresyonla şarkı yazarak baş ediyoruz belki de. Şarkıları her gece çaldıkça da
o canavarları ehlileştiriyoruz.
Şarkılarınızda ses efektlerinin altında hep
iyi melodiler yatıyor. “A Brief History of Love”daki ‘Velvet’ veya ‘Dominos’
birer hitti örneğin, bu albümde de ‘Rubbernecking,’ ‘Superman’ gibi şarkılar
özünde yakalayıcı melodilere sahip ama siz onları bozarak hit olmaktan
çıkarıyorsunuz.
Gürültü her zaman benim
için çok önemli oldu. daha gençken Alec Empire gibi endüstriyel müziğin çok
önemli bir ismiyle çalışmıştım. Hiç kafa kafaya konuşarak "Daha az pop
olsun" diye karar vermiyoruz aslında, sadece olup biten bir şey. Mix'teki
ses örgüsü çok ilgimizi çekiyor, distortion, feedback, onları melodik şekilde
duyurmak bizi çok etkiliyor. Hepsi bu.
Bu albümde Paul Epworth'le
çalıştınız. Prodüksiyon dışında şarkı yazarı olarak da adı geçiyor.
Evet bizim için birkaç şey
yazdı. Müziğe nasıl başladığımız ve nasıl bitirdiğimiz konusunda baskı
hissetmiyoruz. İyi bir fikir kimden gelirse ondan ilerleyebiliriz, The Big Pink
üyesi olması gerekmiyor. Paul da çok iyi fikirlerle geldi ve o yüzden biz de albüm
kapağında kendisinin ismini şarkı yazarı olarak da geçirdik. İlk albümde de
bize katılan farklı müzisyenler vardı. Mesela ben de bir grupla çaldığımda
onlardan etkilenip müziğime bunu yansıtabiliyorum. Aynı şekilde Milo (Cordell)
da pek çok yan projeyle meşgul, Glasser'ın yeni albümüyle mesela. Eminim o da
bunlardan çok zenginleşmiş olarak dönecektir.
Bu albüme ilham veren özel biri var mıydı?
Aslında ben ve Milo
birbirimizi çok etkiledik. Birbirimizle nasıl anlaştığımız, ilişkimiz şüphesiz
bu albümü etkiledi. Müzikal olarak ise ilk albümdekinden farklı sayılmaz: Büyürken
bizi müziğe aşık eden her bir grup bu albümde de etkili olmuştur. Ama bazıları
diğerlerinden daha fazla yoğundur, mesela Smashing Pumpkins, Beastie Boys, Ministry,
Stone Roses... Her birinin etkisini müziğimizin başka bir tarafında
görebilirsin. Benim The Big Pink'e dair hayalim bizim grubumuzun da bunlar gibi
insanları etkilemesi. Beni Smashing Pumpkins'in etkilediği gibi. Ben gençken onlarca
boktan grubun arasında dürüst ve sahici bir müzikti o. Kendimi özel bir grubun
parçası gibi hissettirmişti. The Big Pink'in de dinleyene böyle hissettiren bir
grup olmasını isterim.
Son dönemlerde böyle etkilendiğiniz bir grup oldu mu?
Crystal Castles veya Klaxons'ı
sayabilirim ama son yıllarda öyle çok etkileyen bir grup çıkmadı. Sevdiğim
albümler oldu ama çıkıp beni alt üst eden bir grup da yok. Müzik genel olarak
çok sulandırıldı sanki. Ama bu da müzik basınının farklı şeylere destek
olmamasıyla alakalı. Sanırım dergi satışları düştükçe müzik basını da daha kolay
şeyleri desteklemeye başladı. Özellikle ingiltere'de belli gruplara benzeyen
grupları destekleme trendi söz konusu. O zaman da aynı grupları görüyorsun
dergilerde. Çocuklar da farklı, çığır açıcı müzikleri bulamıyorlar. E Nirvana'lar
nerede kaldı? Sex Pistols'lara ne oldu? Medya yeni ve farklı olanı aramıyor.
Yani medya yeraltındaki gruplara hiç destek olmuyor.
Hem de hiç. Biz o ağdan kurtulmayı
başardık ama biz bile keşfedilene kadar çok mücadele verdik ve zirveye doğru
itilmedik. Bence biz çok heyecan verici bir grubuz, farklı bir şey deniyoruz,
ama medya tarafından garage rock yapan gruplar kadar destek görmüyoruz. Çok can
sıkıcı bir durum, sebebini de bilmiyorum.
İstanbul konseriyle ilgili neler söyleyebilirsin?
İstanbul'a hiç gelmedim ve
harika olacağından hiç şüphem yok. Daha önce çalmadığın kitleye bir çaldığında
daha heyecanlı oluyorlar, biz de öyle oluyoruz. Şarkılar da her zaman sahnede
albümdekinden daha büyük oluyor.
No comments:
Post a Comment