Thursday, May 10, 2012

The Big Pink: Aslında pozitif insanlarız


Yeni albümünüz “Future This”i çıkardıktan sonra The Big Pink’te havalar nasıl? Rahatlama mı var, heyecan mı?
Robbie Furze: Çok heyecanlıyız. yeni şarkıları bitirip konserlere çıkmak, yeni materyalleri paylaşmak, konserlerde harika atmosferler yaratmak, insanları kendinden geçirmek. Hepsi harika.
İkinci albüm her grup için zordur, özellikle ilkinde başarılı olmuş gruplar için. Siz bu albüm öncesinde bir baskı hissettiniz mi?
Çok hissetmedik galiba. Albümün bitmesine doğru belki biraz hissettik çünkü kayıt süreci stresli geçmişti. Ama genel olarak yeni materyal yazma konusunda o kadar istekliydik ki stüdyoya geri dönmek sadece eğlenceli oldu. Çılgın fikirlerle dönmek, sadece çalmak, bilgisayarları kurcalamak, yazılımlarla, aldığımız yeni pedallarla oynamak... Yeni oyuncaklarla oynamak gibiydi bizim için müzik yapmak.
Konserlerinizde yeni şarkıları çalmaya başladınız. Gelen tepkiler nasıl?
Çok iyi. İlk defa konserlerimizde insanlar dans ediyor, zıplıyor, bunu görmek çok güzel.
Gerçekten de ilk albümünüze göre daha tempolu, ama biraz daha sert bir albüm “Future This.”
Evet, sanırım ilkine göre çok daha mutluluk verici bir albüm, daha bir canlı kayıt. Bir kutlama albümü gibi.
Albüme başlarken planladığınız bir şey miydi bu?
Aslında çok pozitif insanlarız. dolayısıyla bizim kim olduğumuzu ifade edecek bir albüm yapmak istedik. İlk albümde herhangi bir şey planlamamıştık, kendiliğinden çıkmıştı her şey.
Bu bana biraz şaşırtıcı geldi. Bana hep kasvetli insanlar gibi görünürdünüz.
Evet sanırım öyle görünüyoruz ama neden bilmiyorum. Yaptığımız müziğin karanlık bir yanı var. Bazen şarkılar içimizdeki canavarları iyi bir yere kanalize etmemize yarıyor. Sanırım her insanın içinde negatif duygular, az ya da çok, vardır. Biz de bu depresyonla şarkı yazarak baş ediyoruz belki de. Şarkıları her gece çaldıkça da o canavarları ehlileştiriyoruz.
Şarkılarınızda ses efektlerinin altında hep iyi melodiler yatıyor. “A Brief History of Love”daki ‘Velvet’ veya ‘Dominos’ birer hitti örneğin, bu albümde de ‘Rubbernecking,’ ‘Superman’ gibi şarkılar özünde yakalayıcı melodilere sahip ama siz onları bozarak hit olmaktan çıkarıyorsunuz.
Gürültü her zaman benim için çok önemli oldu. daha gençken Alec Empire gibi endüstriyel müziğin çok önemli bir ismiyle çalışmıştım. Hiç kafa kafaya konuşarak "Daha az pop olsun" diye karar vermiyoruz aslında, sadece olup biten bir şey. Mix'teki ses örgüsü çok ilgimizi çekiyor, distortion, feedback, onları melodik şekilde duyurmak bizi çok etkiliyor. Hepsi bu.
Bu albümde Paul Epworth'le çalıştınız. Prodüksiyon dışında şarkı yazarı olarak da adı geçiyor.
Evet bizim için birkaç şey yazdı. Müziğe nasıl başladığımız ve nasıl bitirdiğimiz konusunda baskı hissetmiyoruz. İyi bir fikir kimden gelirse ondan ilerleyebiliriz, The Big Pink üyesi olması gerekmiyor. Paul da çok iyi fikirlerle geldi ve o yüzden biz de albüm kapağında kendisinin ismini şarkı yazarı olarak da geçirdik. İlk albümde de bize katılan farklı müzisyenler vardı. Mesela ben de bir grupla çaldığımda onlardan etkilenip müziğime bunu yansıtabiliyorum. Aynı şekilde Milo (Cordell) da pek çok yan projeyle meşgul, Glasser'ın yeni albümüyle mesela. Eminim o da bunlardan çok zenginleşmiş olarak dönecektir.
Bu albüme ilham veren özel biri var mıydı?  
Aslında ben ve Milo birbirimizi çok etkiledik. Birbirimizle nasıl anlaştığımız, ilişkimiz şüphesiz bu albümü etkiledi. Müzikal olarak ise ilk albümdekinden farklı sayılmaz: Büyürken bizi müziğe aşık eden her bir grup bu albümde de etkili olmuştur. Ama bazıları diğerlerinden daha fazla yoğundur, mesela Smashing Pumpkins, Beastie Boys, Ministry, Stone Roses... Her birinin etkisini müziğimizin başka bir tarafında görebilirsin. Benim The Big Pink'e dair hayalim bizim grubumuzun da bunlar gibi insanları etkilemesi. Beni Smashing Pumpkins'in etkilediği gibi. Ben gençken onlarca boktan grubun arasında dürüst ve sahici bir müzikti o. Kendimi özel bir grubun parçası gibi hissettirmişti. The Big Pink'in de dinleyene böyle hissettiren bir grup olmasını isterim.
Son dönemlerde böyle etkilendiğiniz bir grup oldu mu? 
Crystal Castles veya Klaxons'ı sayabilirim ama son yıllarda öyle çok etkileyen bir grup çıkmadı. Sevdiğim albümler oldu ama çıkıp beni alt üst eden bir grup da yok. Müzik genel olarak çok sulandırıldı sanki. Ama bu da müzik basınının farklı şeylere destek olmamasıyla alakalı. Sanırım dergi satışları düştükçe müzik basını da daha kolay şeyleri desteklemeye başladı. Özellikle ingiltere'de belli gruplara benzeyen grupları destekleme trendi söz konusu. O zaman da aynı grupları görüyorsun dergilerde. Çocuklar da farklı, çığır açıcı müzikleri bulamıyorlar. E Nirvana'lar nerede kaldı? Sex Pistols'lara ne oldu? Medya yeni ve farklı olanı aramıyor.
Yani medya yeraltındaki gruplara hiç destek olmuyor. 
Hem de hiç. Biz o ağdan kurtulmayı başardık ama biz bile keşfedilene kadar çok mücadele verdik ve zirveye doğru itilmedik. Bence biz çok heyecan verici bir grubuz, farklı bir şey deniyoruz, ama medya tarafından garage rock yapan gruplar kadar destek görmüyoruz. Çok can sıkıcı bir durum, sebebini de bilmiyorum.
İstanbul konseriyle ilgili neler söyleyebilirsin?
İstanbul'a hiç gelmedim ve harika olacağından hiç şüphem yok. Daha önce çalmadığın kitleye bir çaldığında daha heyecanlı oluyorlar, biz de öyle oluyoruz. Şarkılar da her zaman sahnede albümdekinden daha büyük oluyor.

No comments:

Post a Comment