Geçen sene memlekette yılın albümlerini yazarken dert olmuştu: Bu ülkede Irak Savaşı'nın bile albümü yapıldı, ama şu içinden geçtiğimiz kaotik zamanların müziği yok. "İsteğim" bu yıl karşılandı diyebilirim. Evet, bu 14 yılın patırtı gürültüsünü, ya da şu zamanın hikayesini direkt olarak anlatmıyor belki bu listedeki albümler. Ama neredeyse hepsinde çok derin bir karanlık, hüzün, öfke ya da efkar var. 2016 yılında Türkiye'de yaşıyor olmanın müziği var bu kayıtlarda. Kimisinde kabullenmişlik, kimisinde illa bir umut var. Ama var, şimdi ve burada olmanın müziği bunlar.
Bu sene yılın albümünü seçmedim, sıralama yapmadım, listeyi alfabetik olarak dizdim. 10 gibi bir sayıya indirmekle zaten uğraşmıyorum. Üzerine bu listeye alabileceğim başka kayıtları da ismen anmak isterim: İpek Görgün, Alpha Minus, Hakan Kurşun, Selim Saraçoğlu, Redd, Allen Hulsey (Türk olmadığının farkındayım, ancak burada yazılmış, üretilmiş ve yayınlanmış bir kayıt olarak ait olduğunu düşündüm), Deer From Space, Yok Öyle Kararlı Şeyler, Adamlar ve Cosmic Wings albümlerini de anmak isterim. Her şeye rağmen kendi sesini, sözünü arayan tüm güzel müzisyenlere selam, sevgi.
Cihan Mürtezaoğlu
– Bitsin Bu Delilik
DokuzSekiz Müzik
DokuzSekiz Müzik
Şarkı yazarlığı, gitaristliği ve vokaliyle çok özel bir
yetenek Cihan Mürtezaoğlu. Bir süredir beklenen ilk albümü “Bitsin Bu Delilik”te
özellikle şarkı yazarlığının parladığını söylemek gerekiyor. Başka kimselere
benzemeyen, eşsiz, gerçek anlamda özgün nameler, müzikal cümleler var onun müziğinde.
Ağır bir efkar var, yoğun bir karasevda var Cihan’ın hemen her şarkısında; ama bu
kahreden bir acı haline dönüşmüyor, lezzetli bir sızı bırakıyor.
Dinleyin: Bu Bir Yağmur mu
Gaye Su Akyol –
Hologram İmparatorluğu
Glitterbeat/Leyla Paşa
Glitterbeat/Leyla Paşa
Gaye Su Akyol’un müziği kişisel olarak devamlı
dinleyeceğim bir müzik değil. Ama yaptığı işi çok iyi yapmaya devam ediyor. Kimi
şarkıda org bir köşeden geliyor, kimi zaman surf gitarları sizi ters ayakta
yakalıyor, sözler deseniz zaten hepten kafası güzel; ama tüm bunları dengede
tutan, Gaye Su’nun makamlı vokalleri. Dizginler sürekli elinde, hep kontrolde,
hep sabırlı. Kolayca dağılabilecek, kaotikleşebilecek bir toplamı hep bir arada
ustalıkla tutmayı başarıyor.
Dinleyin: Kendimden Kaçmaktan
Glasxs – Planet Reverse Glasxs, etkilenimlerini ortaya dökmekten çekinmeyen, ama
yine de ortaya kendinden bir şey koymayı beceren gruplardan. Soğuk elektronikasıyla
Radiohead’i, Melis’in loş vokalleriyle Portishead’i anımsattığı bir sır değil.
Ancak tüm albüm boyunca bunun ne yaptığının farkında bir duo’nun ilk albümü
olduğunu gösteren onca detay var: “She Won2t Give a Fu**”ın 8-bit sıcaklığı ve
tekinsiz vokallerinin yarattığı kontrast veya “Hearing Damage”ın sert, insanı
nefessiz bırakan atmosferi gibi…
Dinleyin: She Won2t Give a Fu**
Hedonutopia –
Ucube Dizayn
DokuzSekiz Müzik
DokuzSekiz Müzik
Yılın son günlerine yetişen, küçük bir hazine “Hedonutopia.”
Belki elektronik altyapılardan güç alan bir post-rock diyebiliriz, ancak
müziğin gücünün o gürültülerin altına ustalıkla saklanmış nameli vokaller
oluşunu ne yapacağız? Duygulu synth’ler, makamlı vokal melodileri derken ara
ara Barış Manço’nun “2023”te bıraktığı yerden devam ettiği bile oluyor
Hedonutopia’nın. Biraz doğuda, biraz batıda, biraz sentetik, biraz organik,
biraz renkli, biraz karanlık bir dünya var “Ucube Dizayn”da. Bu sene yılın
albümü seçmedim, ama buna en çok yaklaşan bir iki kayıttan biri bu.
Dinleyin: Lasido
In Hoodies – A Lunar
Manoeuvre
A.K. Müzik
A.K. Müzik
In Hoodies’in müziği, hep akıcı haldeki gitar ve
baslarıyla, belki de Murat Kılıkçıer’in hafiften Bernard Sumner kokan
vokalleriyle bana 1990’lar başındaki, “Republic” dönemi New Order’ı
anımsatıyor. Albüm boyunca britpop’un altın yıllarının kulağını da çınlatmanız
mümkün. Ama buradan In Hoodies’in yüzü geçmişe dönük bir nostaljiyle
ilgilendiğini düşünmeyin. İyi yazılmış, enerjik, hayat dolu bir kayıt bu.
Dinleyin: Be All You Feel
Jakuzi – Fantezi Müzik
Domuz Records
Jakuzi, şimdiden kült statüsüne erişmiş olan “Koca Bir
Saçmalık” şarkısıyla bu yıl yeraltını en çok sallayan kayda imza attı belki de.
Ama sadece o değil, baştan sonra güçlü bir albüm var ortada. Kaset olarak
yayınlanan, Spotify’da ve Apple Music’te bir görünüp bir kaybolan ve YouTube’dan
tamamına ulaşılabilen “Fantezi Müzik,” Ariel Pink’in lo-fi pop’uyla John Maus’un
pürüzlü synth’li new wave’i arasında salınıyor.
Dinleyin: Koca Bir Saçmalık
Kalben – Kalben
Zoom & DMC
Zoom & DMC
Türk popüler müziğinde son yılların en güzel hikayesi
Kalben. Bir pazarlama başarısı değil, tasarlanmış bir proje değil. Sadece
şarkıların, müzisyenliğin, harikulade bir sesin ve samimi sözlerin hikayesi bu;
ve o şarkılara sahip çıkan, sevdikleriyle çıkan binlerce insanın. Ne zamandır böyle
“organik” bir müzisyenin böylesi popülerleştiğini görmemiştik, o açıdan da iyi
geldi. “Aramızda” ise bence yılın en güzel nakaratına sahipti: “Bir şey var aramızda
/ Hem siyah, hem beyaz / Bir şey var aramızda / Tüm dünya yanımızda.”
Dinleyin: Aramızda
Melis Danişmend –
Ve Ev
We Play
We Play
Melis Danişmend’in müziği genelde hüzünlüdür. Salya sümük
bir acı değil, tatlı, kendiyle dalga geçen bir melankolidir dinlediğiniz. “Ve
Ev” ise Melis’in en pozitif şarkılarıyla açılıyor belki de. Artık mutlu olmaya,
renkleri görmeye çabalayan, hayatın içindeki küçük (veya büyük) mucizelerin
farkına varmaya karar vermiş bir insanın sözleri bunlar. İçinden geçtiğimiz bu
zamanlarda çok kolay değil, ancak çok kıymetli bir çaba bu.
Dinleyin: Mucize
roadside.picnic –
Le Cafard
Le Horla
Le Horla
Armonycoma ve Ağaçkakan, yani roadside.picnic, “Le Cafard”ı
İstanbul ve Eskişehir’de üretmiş. Birinin kaosu, diğerinin dinginliği ve
ikisinin yarattığı çelişki albümde pay sahibi olmuş. “Le Cafard”ı dinlediğinizde
albümün Eskişehir tarafını bulmakta zorlanabilirsiniz, zira muhteşem bir kaotik
hip hop albümüyle karşı karşıyasınız. Karanlık, tekinsiz ve tam da bu yüzden
bugüne ait. “Gel gidelim uzak bi yere dedim ama bu kelimenin anlamı yok;” çok
doğrudan, evet, 2016 yılında Türkiye’de yaşamayı daha net ifade eden bir başka
dize bulamayabilirsiniz.
Dinleyin: Afazi Gürültüsü
TSU! – Dadebe
Record Store Journal
Record Store Journal
Memleket indie sahnesinin en kilit figürlerinden J. Hakan
Dedeoğlu’nun solo projesi TSU!’nun yeni kaydı Record Store Day’de plak olarak yayınlandı
bu sene. TSU!’nun geniş boşluklarda yankılanan gitarları ve tekrarladıkça derinleşen
melodileri yerli yerinde. Her dinleyişte sizi kendi mekanına çeken bir kayıt “Dadebe.”
Dinleyin: Bambu
Tunç Çakır –
Voltage Controlled Music
Daha önce Nada, Gökhan Türkmen, Gevende, Önder Focan gibi
pek çok farklı isimle sahne müzisyeni veya prodüktör olarak çalışan Tunç Çakır’ın
ilk kaydı son derece kişisel bir synth albümü. Albüm büyük ölçüde karanlık ve
ağır ilerleyişiyle ambient’a göz kırpsa da, “Blue Room” gibi anlarındaki
dokunaklı melodilerle dream pop’a bile göz kırpıyor. Mutlaka, mutlaka takibe
almanız gereken isimlerden biri Çakır.
Dinleyin: Blue Room (feat. ludoWic)
Ülkü Aybala Sunat
– Artiz Kahvesi
Kabak & Lin Records
Kabak & Lin Records
İtiraf edeyim, Caz Festivali kapsamındaki Gece Gezmesi’ne
kadar sadece ismen bildiğim ama dinlemediğim bir müzisyendi Ülkü Aybala Sunat.
Eğer Yasemin Mori’nin başlama saatini yanlış okumasaydım belki de öyle
kalacaktı. Ama sahnede grubuyla yarattığı enerji o kadar güzeldi ki, bir şekilde yılın en
güzel keşiflerinden biri oldu benim adıma. “Dünya hep mi böyle sallanmakta
yoksa ben mi boşluktayım” bu yıl duyduğum en güzel dizelerdendi. “Artiz Kahvesi”nde
şarkıcı-şarkı yazarı geleneğiyle caz arasında salınan pek çok güzel melodi var,
üstelik Ülkü Aybala Sunat da melekler gibi güzel şarkı söylüyor.
Dinleyin: Başka Türlü