Günlerden bir gün, geçen yılın sonuna doğru, bir akşam telefonum çaldı, arayan James Mercer'dı. The Shins sayesinde son on yılımda en çok duyduğum seslerden birinin sahibiyle cep telefonumdan konuşmak ilginçti. Ben İstanbul'daydım, Mercer Portland'daki evinde: Konumuz ikinci Broken Bells albümü "After The Disco"ydu.
(Bu röportaj ilk olarak Blue Jean'in Ocak sayısında yayınlanmıştır)
Evet,
çok insan bunu tek albümden ibaret bir iş olarak düşündü. “İkisi de başka
işlerle meşgul, böyle bir deney yaptılar bitti” dediler ama en başından beri
bizim için bir gruptu bu. İkimiz de birlikte çalışmaktan çok hoşlanıyoruz ve
evet, ikinci albümümüzü yapacağımızı biliyorduk.
Nasıl bir yaratım
süreciniz oluyor, iş bölümünüz nasıl?
Birlikte
yazıyoruz. Bazen Brian bir gitar melodisi ya da ritimle geliyor, ben melodi
ekliyorum. Bazen de tam tersi.
The Shins’te grup lideri
konumundasınız, şarkıları yazan, kararları veren adamsınız. Burada ise rolleri
bölüşüyorsunuz. Bu nasıl bir duygu?
İkisi
gerçekten çok farklı şeyler, ama böyle bir şeye ihtiyacım vardı. Ortaklaşa
çalışma yapmak istiyordum. Brian’a gelince, o da Gnarls Barkley’ye göre daha
enstrüman bazlı bir şey yapmak istiyordu, daha canlı çalınan bir proje
istiyordu. İkimiz için de doğru projeydi yani.
Bu albüm ilkine göre
biraz daha tempolu olmuş. Bu planladığınız bir şey miydi?
Evet
bunun daha neşeli olması konusunda konuştuk. Konserlerimizde eksik olan bir
taraf olduğu için buna konsantre olduk. Gerçi sözleri hala biraz üzgün,
karmaşık ve melankolik.
The Shins veya Broken
Bells için söz yazarken yaklaşımınız değişiyor mu?
Bir
kere burada Brian da çok şarkının sözlerini yazıyor. İkimiz de epeyi farklı
hayatlar yaşayan insanlarız. Ben Portland, Oregon’da aile hayatı yaşıyorum, o
ise Los Angeles’ta, gece kulüplerinde takılıyor, çok kız arkadaşı oluyor
(gülüyor). Bu da sözlere yansıyor.
Albümün adı “After The
Disco” da ondan gelen bir fikir miydi?
Evet
albüm gibi, tempolu, dans edilebilir ama içinde melankoli de var. Parti biter
ve gerçeklerle baş başa kalırsın. Bu da Brian’ın yaşadığı bir şey.
Aynı zamanda 1980’lere
daha fazla dokunan sesler var albümde.
Evet,
albüm neşeli ama modern tınlamasını istemedik. İkimiz de bu zamana ait olmayan
şeyleri seviyoruz, başka bir zamandan gibi duyulsun istiyoruz. Bilmiyorum,
belki çocukluğumuzla alakalı bir şeydir.
Brian Burton, Norah
Jones’tan U2’ya kadar çok sayıda farklı büyük müzisyenle çalıştı. Onunla
stüdyoda olmak nasıl?
Onun
rolünde başka kimseyle çalışmamıştım. Pek çok prodüktör işin kayıt ve mixing
tarafıyla ilgili. Brian ise senden daha iyi performans almakla ilgileniyor.
Aynı zamanda çok da sempatik bir insan, etrafta bulunması keyif veren birisi.
Stüdyoda saatlerce vakit geçirirken bu çok önemli bir özellik.
Broken Bells için yeni
bir yıl ve yeni bir albüm var. 2014 planları neler?
2014
yılında turnede olacağız. O arada İstanbul’a da gelsek süper olur! Onun dışında
benim bir bebeğim daha olacak.
Ne güzel haber!
Tebrikler. Peki The Shins?
2015
sonunda bir albüm yaparız sanırım. Şimdiden bu kadar uzağa bakmak çılgınca
geliyor ama.
No comments:
Post a Comment