Friday, December 2, 2011

Gerçek Endonezya Part II - Sepa Adası


derler ki cakarta'ya alışmak, bu karmakarışık şehri gerçekten sevmek için en az 15 ay gerek.. işte o 15 aydan sonra ayrılmak istemezmiş insanlar buradan, ya da en azından ayrılırken gözleri arkada kalırmış.. 15. ayımın içindeyim, doğru mu değil mi görmeme az kaldı ama şimdilik cakarta'yı sevmeye çabalamaktan ziyade ülkenin geri kalanını tanımaya çalıştığımı söyleyebilirim..

mayıs başında bandung şehrindeki tangkuban perahu yanardağı'na yaptığım geziye yer vermiştim burada, "gerçek endonezya"ya övgüler sıralayarak, cakarta'ya tıkılıp kalarak kaçırdıklarıma hayıflanarak.. neredeyse yedi ay geçti aradan ve ben arkadaşlarımın gittikleri, gezdikleri yerleri dinleyerek geçirdim bunca zamanı, aradaki türkiye tatilini saymazsak tabi.. mazeretim çoktu: yalnız gezmek pek de eğlenceli olmuyordu, çok yoğundum falan filan.. geçen hafta sonu kırdım bu zinciri, cakarta açıklarındaki cennete giderek.. thousand islands - sepa..




minyatür bir deniz otobüsüne benzeyen bir motorbotla cakarta limanının toksik sularını arkamızda bırakarak ayrıldık şehirden.. cakarta'nın denizi o kadar kirli ki, pervaneye takılan pisliklerin temizlenmesi için teknenin ilk yarım boyunca bir kaç kez durması gerekti.. ama işte bir anda denizde gözle görülür bir sınırı geçtik ve yeşil/gri su maviye döndü.. o andan itibaren okyanusta olduğumu hissetmeye başladım.. bir buçuk saat sonra vardık sepa'ya.. beklentilerim gerçekten de düşüktü, cakarta'ya bu kadar yakın bir yerden çok şey beklememem gerektiğini düşünüyordum, deniz vasat olacaktı, hava o kadar da temiz olmayacaktı falan.. ama adaya adımımı atar atmaz yüzüme koca bir gülümseme yerleşti.. resimlerde gördüğüm tropik adaydı bu resmen.. ne yazık ki bu güzelliğin hemen tadını çıkarmak fazla vaktim yoktu zira odamıza yerleştikten sonra adaya gelişimizin esas nedenine giriştik: dalış derslerimizin deniz dalışlarını tamamlamak.. daldık, denizin temizliği ve sakinliği mutlu etti hepimizi, becerileri öğrendik ve hocamızın liderliğinde derinlere inmeye başladık.. çeşit çeşit balıklar (en tatlısı da turuncu palyaço balığıydı, bildiğiniz nemo), mercanlar.. bu yaşıma kadar neler neler kaçırmışım diye düşündüm.. dört dalış yaptık toplamda, 17,5 metre derinliğe inmişiz hocamızın dediğine göre..




sepa küçücük bir ada, biz gittiğimizde herhalde toplam 20-30 kişi vardı en fazla.. şanslıydık, çünkü bazen cakarta'dan gruplar gelirmiş (motivasyon gezileri, doğum günü organizasyonları vb) ve en hafif ifadeyle bol bol gürültü olurmuş (daha önce yazmış mıydım hatırlamıyorum, endonezyalılar mikrofonu çok sever.. her yerde canlı müzik, doğum günlerinde doğum günü cocuğu hakkında yüksek desibelli hikayeler anlatan arkadaşlar vb).. şanslı olduğumuz bir diğer konu da havaydı, o kadar güzeldi ki, kasım sonu değil de ağustos gibiydi adeta.. saçma tabi bu kurduğum cümle, sonuçta tropik iklim ve cakarta'da da aynısından var değil mi.. değil işte.. hava hep sıcak tabi ama güneş kendini pek göstermez bizim şehrimizde, sıcak ve bunaltıcı bir brüksel gibi diyebiliriz cakarta için.. sepa ise, cennet işte.. neyse, evet, hava şahaneydi ama gündüz ve gece hep aynı uzunlukta olduğu için hava 6'da kararınca memleketin yaz mevsiminin güzelliğini bir kez daha hatırlamış oldum..



akşam mangalımızı yaktık, güzel bir sohbet eşliğinde tamamladık geceyi.. ertesi sabah güneşin doğuşunu izlemek için erkenden uyandım ama inatçı bir bulut güneşi görmemi azimle engelledi.. upuzun kumsalda tek başımaydım, hava tertemiz ve taptazeydi, su mükemmeldi, o yüzden güneşin doğuşunu istediğim gibi görüntüleyememem çok da üzmedi beni.. yarım saat sonra ise zaten müthiş olan bu kısacık tatili iyice unutulmaz kılacak bir şey oldu, bir anda yağmur yağmaya başladı.. hemen denize atladım, yağmur taneleri altında yüzdüm ve sanırım uzun zamandır en huzurlu hissettiğim dakikaları yaşadım.. sadece yarım saat sürdü yağmur ve sonra yeniden günlük güneşlik oldu hava.. yağmurdan mı bilinmez, son dalışlarımızı yaparken görüşün bir önceki güne göre daha iyi olduğunu farkettik..

pazar öğleden sonra 2'de cakarta'ya dönüş vakti gelmişti artık.. sepa'ya daha önce neden gitmediğime yandım, bir sonraki ziyaretimi planlamaya koyuldum.. ama önce bali.. ve esas proje: mart ayında bir hafta papua! dalış hocam tunc'a bakılırsa gerçek güzellik oradaymış.. azimliyim, gideceğim..



No comments:

Post a Comment