r.e.m. 31 yıllık bir hikayenin bittiğini duyurdu dün. üzüldüm mü? çok. ama şaşırdım mı? hayır. grubu gerçekten yakından tanıyanların bu karara şaşırdıklarını sanmam.
1997'de başlayan "üç ayaklı köpek" döneminden beri r.e.m. başka bir gruptu artık. bill berry'nin ayrılığı herhangi bir davulcu ayrılığı gibi bir şey değildi. r.e.m. de herhangi bir grup değildi ki zaten. rock tarihinde çok az grupta görülen bir bağlılık vardı aralarında. michael stipe'ın dediği şekilde, onlar bir aileydi, bill'in ayrılması da özellikle "ailenin kadınsı figürü" stipe'ı çok hırpalamıştı. sadece onu da değil: peter buck'ın anlattığı meşhur bir anı vardır. stipe ve basçı mike mills geç kalmasıyla meşhurmuş. "eskiden bill ve ben onlar gelene kadar stüdyoda takılabiliyorduk, ama bill gittikten sonra böyle bir şey kalmadı, ben de zamanında gittiğim için oturup dergi okuyarak onları beklemeye başladım. sonra bir gün tepem attı ve bir çalışmaya iki saat geç gittim. maalesef hala ortada yoklardı."
bill berry ayrıldıktan sonra grup tam zamanlı bir davulcu almadı. fotoğrafları hep üç kişiydi. dedik ya, başka bir gruptu bu. "up" gibi bir ayakta kalma albümünü yayınlamayı başardılar, "reveal" 2000'lerinin en hit şarkılarından bazılarını çıkarttı, "around the sun" kariyerlerinin en zayıf işi olarak kaldı. sonrasında ise bence r.e.m.'in a sınıfına yakışan "accelerate" ve yine iyi bir iş olan "collapse into now" çıktı. bu beş albüm muhtemelen r.e.m.'in kusursuz ilk on albümünün yanında soluk kalır, doğaldır. çünkü r.e.m. yorulmuştu, yıpranmıştı. bill berry'siz var olacaklarını göstermek istediler ve kanımca bunu başardılar, ama haddinden fazla yoruldular. bir de, bu esnada hareket alanları daraldı. "you are the everything"de davulcu berry'nin bas, basçı mills'in akordiyon, gitarist buck'ın mandolin çalması gibi deneyler kalmadı r.e.m. müziğinde. "new orleans instrumental works no. 1" veya "belong" veya "underneath the bunker" gibi arayışlar bitti.
her zaman şuna inandım, r.e.m., "integrity" (dürüstlük) ve popülerlik konusunda model bir gruptu. godspeed you black emperor da değillerdi, u2 da. bir raddeye kadar bir oyun oynadıklarının farkındalardı ve bunu da gizlemiyorlardı. ama ne müziklerine, ne de hayranlarına ihanet etmediler. olağandışı yükseklikteki standartlarının altında kaldıkları albümler oldu, ama ona bile en azından birkaç büyük şarkı ekleyebildiler. ve nihayetinde yolun sonuna geldiklerini hissettiklerinde "devam etmiyoruz" diyebildiler. eğer isteselerdi albüm yayınlamadan yollarda devam edebilirlerdi, zira r.e.m. artık albümleri satmayan ama sahnede hala canavar bir grup. her akşam sahne alırlar, stipe'ın "we're r.e.m. and this is what we do" anonsuyla başlarlar ve son otuz yılın en güzel şarkılarını çalarlardı. ve onları üç defa izlemiş birisi olarak sizi temin ederim, u2'yu üçüncü izleyişimde "tamam bu kadar yeterli" dediğim halde r.e.m.'i 10 kere daha izlerdim, zira sahnede hala nefes alıyorlar, kafalarına esen şarkıları çalabiliyorlardı.
bunu istemediler çünkü artık yolun sonuna gelinmişti. sanırım en sevdiğim gruplardan birisinin vedasından dolayı kendimi parçalamıyorsam bundandır. şaşırmıyorsam da, peter buck'ın bir zamanlar "sürekli derleme albümler yayınlıyorsa bir grup anlayın ki tükenmeye başlıyorlardır" dediğini bildiğimden, artık her yıl delüks albüm, konser kaydı piyasaya sürmelerinden işareti aldığımdandır.
dedim ya, r.e.m. en dürüst gruplardandır, dolayısıyla bugün "bitti" diyorlarsa gerçekten bittiğindendir. nasıl berry gittikten sonra asla dönmedi, r.e.m. de reunion turnesi gibi yollara sapmaz. şapkasını alır gider. stipe'ın dediği gibi partiden zamanında ayrılmayı istediler ve eve döndüler.
ben vedaları sevmem. bu yüzden en sevdiğim veda sözcüğü doktor brown'ın marty mcfly'a dediği gibi "gelecekte görüşürüz"dür. michael'ın sinemayla daha çok ilgileneceğini, peter'ın ise (geçen yıl tired pony projesi hatırlarda) çalmaya devam edeceğini öngörebiliyorum. mike ise bill gibi inzivaya çekilecektir gibime geliyor. hayatımın onlarca anına, hüznümden mutluluğuma kadar onlarca hissime fon müziği olan, daha önce tatmadığım duyguları tattıran, fark etmediğim detaylara uyandıran bu dört adamla ömrüm boyunca dost kalacağım ben. en sıkkın anımda "bad day"deki "broadcast me a joyful noise" gelecek aklıma, yaşlanmaya direndiğimde "these days"deki "we are young despite the years"ı söyleyeceğim. hep yanımda olacaklar zaten, yeni bir şarkı daha üretmeyecek olsalar da.
gruptaki favori adamım peter buck'ın sözleri veda olsun:
"mike, michael, bill, bertis [downs, yakın arkadaşları ve grubun danışmanı] ve ben harika dostlar olarak ayrılıyoruz. onları gelecekte göreceğimi biliyorum, bizi yıllar boyunca takip eden ve destekleyen insanları göreceğimi bildiğim gibi. belki bir müzik markette plakları karıştırırken, ya da bir kulübün en arkasında durup 19 yaşındakilerden oluşan bir grubun dünyayı değiştirmeye çalışmasını izlerken."
not: bundan üç yıl önce kendimce r.e.m. külliyatını çekme kaset için yazmıştım. yapmaktan en çok gurur duyduğum işlerden birisidir. bu ülkede böyle bir çaba var mıdır onu da bilmiyorum. bu veda yazısında o diskografiyi linkleriyle hatırlatmayı uygun buldum.
#0 Chronic Town
#1 Murmur
#2 Reckoning
#3 Fables of the Reconstruction
#4 Lifes Rich Pageant
#5 Document
#6 Green
#7 Out of Time
#8 Automatic for the People
#9 Monster
#10 New Adventures in Hi-Fi
#11 Up
#12 Reveal
#13 Around the Sun
#14 Accelerate
#15 Collapse into Now
No comments:
Post a Comment