Geçen gün Macaristan Büyükelçiliği'nin AB dönem başkanlığı vesilesiyle düzenlediği bir film gösterimi vardı, kaçırmadım tabi ki.. 2005 yapımı bir Macar filmi, Csak szex és mas semmi (Just Sex and Nothing Else).. Hikayenin gayet yavan, karakterlerin sığ ve yeterince geliştirilmemiş olduğu vasat bir romentik komedi.. Uzun bir sitcom, belki bir Sex and the City bölümü tadında. Yer yer eğlendirdi tabi ki ama bir Istvan Szabo filmi gösterseler daha iyi olmaz mıydı diye düşünmeden edemedim (herhalde daha "light" bir filmle tanıtmak istediler Macaristan'ı).
Film başlamadan önce, yanımda oturan Macaristan Büyükelçisiyle kısa bir sohbet imkanımız oldu, henüz ilk tayinindeki genç bir diplomatla konuşurkenki rahatlığına ve sıcakkanlılığına hayran oldum. Bizim de böyle cana yakın büyükelçilerimiz yok değil tabi ki, ama keşke daha fazla olsa diye içimden geçirmiyor değilim. İzleyicilere gelirsek, 10-15 kadar diplomat dışında salon tamamen Endonezyalı gençlerden oluşuyordu ve şunu artık net bir şekilde biliyorum ki Endonezyalı izleyiciler film izlerken biraz abartılı tepkiler verebiliyorlar (her komik sahnede herhangi bir sınırlama olmaksızın kahkahalarla gülmek, romantik sahnelerde "wow, vuuu" gibi toplu sesler çıkarmak gibi). Salondan ilginç bir ayrıntı da, hemen önümüzdeki koltukta takriben 4-5 aylık bir bebeğin oturuyor olmasıydı (annesi yanındaydı tabi ki ama yine de garip bir görüntüydü, neyse ki uyanmadı film boyunca).
Gelelim esas konumuza.. Amerikan filmlerindeki, dizilerindeki Pakistanlı, Hintli göçmen stereotipini bilirsiniz; taksi şoförü, bakkal, kuru temizlemeci (gerçi bunlar genelde Güney Koreli ya da Çinli olur) vs. olarak karşımıza çıkarlar genelde. Çoğumuz Amerikalıların yabancılara karşı bu genellemeci ve sıklıkla küçümseyici tavrından rahatsız olmuşuzdur ama Amerikan kültür ürünlerinde o kadar sık kullanılmış, karşımıza o kadar çok çıkmıştır ki yadırgamayız artık. Çünkü son zamanlarda hem yapımcılar, senaristler, yönetmenler konunun hassasiyetinin farkına vardı, hem de biz bu konuları biraz daha hafife almayı, daha doğru bir ifadeyle "kötüye yormamayı" öğrendik.
Just Sex and Nothing Else esas itibariyle bu açıdan ilginçti benim için. Gösterim öncesinde konuştuğum evsahibi Macaristan Büyükelçiliğinin üçüncü katibi David'den ön bilgiyi almıştım: "filmde bir Türk karakter var, dönerci, umarım bozulmazsın zira biraz stereotip". "Merak etme, sorun değil" dedim ve içimden "muhtemelen bıyıklı, döner işinden az çok para kazanmış, kötücül bir karakterdir" diye geçirdim. Türklerin Avrupa sinemasında Amerikan yapımlarındaki Pakistanlı-Hintli karakterlerin muadili olmaya başladığını ise filmi izlerken farkettim. Ali karakteri esas kıza abayı yakmış, iyi kalpli ama epey saf (70'lerin Şaban'ını andırır biçimde salaklık derecesinde), sık sık kızı alıp Türkiye'ye götürmekten bahseden bir yan karakter. Filmdeki ana komik unsur Ali, tek varoluş amacı türlü saflıklar ve sakarlıklar yaparak komik olmak..
Ali
Wikipedia'ya inanacak olursak, Macaristan'daki Türk azınlığın nüfusu 3.000 civarında, yani toplam nüfusun onbinde üçü kadar.. Bu nüfusun çoğunlukla etkileşimi filmde gördüğümüz "kızı kapıp Türkiye'ye dönme hayalleri kuran saf dönerci" stereotipini yaratmaya, Macaristan insanında böyle bir Türk algısı yerleştirmeye yeter mi bilemiyorum. Avrupa'daki genel Türk göçmen algısının bu karakterin oluşumunda ana etken olduğunu iddia etmek yanlış olmaz sanırım. Tabi bu değerlendirmeyi tek bir film özelinde yaptığımı hatırlatmam lazım; sonuçta bu sadece bir film ve Macar halkının genel algısından ziyade yönetmenin/senaristin kendi özel deneyimlerinden yola çıkılmış olması kuvvetle muhtemel. Ancak, inkar edilemeyecek bir olgu var: toplumlarda göçmeler, azınlıklar, yabancılar, "başkaları", "diğerleri" her zaman dikkat çekmiştir ve kültürleri ve yaşayışları toplumun geneline göre çeşitli farklılıklar arz eden bu gruplar en azından popüler kültür ürünlerinde çoğunluktan abartılı biçimde farklı yansıtılagelmişlerdir. Macar Ali'yi böyle değerlendirmek lazım belki de..
No comments:
Post a Comment