dünden beri erzurum'dayım. organizasyon komitesinin daveti sonucu gelen gazetecilerden birisiyim yani. universiade 2011 yarın başlıyor, biz mesaiye bugün başladık. ister doğu anadolu'da bu kadar büyük bir spor organizasyonu olmadığı tarafından bakın, ister erzurum'un tarihinde görmediği kadar büyük bir yatırımın nesnesi olmasından; çok büyük olay. ve burada kısa süreliğine bile olsa buna tanık olmak bir sporsever için önemli. kısa süreliğine diyorum, çünkü oyunların ikinci gününde istanbul'a dönüyorum, bir tane bile final göremeden.
aslında bir yandan da seviniyorum burada iki hafta kalmıyor oluşuma. zira kaldığımız otel pek de iyi değil. görgüsüzlük falan yaptığımı düşünmeyin, aşırı memnuniyetsizlerden de değilim. gittiğim yerlerde "organizasyon kötüleyen adam" olmadım hiç. (bu yaz dünya kupası'nda tanıştığım iki abimiz her görüşmemde "böyle rezil organizasyon olmaz" diyorlardı, iyi gazeteci memnuniyetsiz mi olur bilmem, belki ben fazla hoşgörülüyümdür. ama bu bahsettiğim abiler de kupanın sonuna doğru afrika güzellemelerine başlamışlardı) otelden daha kötüsü, gazetecileri odalara çift çift yerleştirmiş olmaları. tek başıma geldiğim için odamdaki diğer yatakta bir başka arkadaş kalacak! neyse ki bugün de gelmedi, en kötü ihtimalle bir günlüğüne yaşayacağız erkek yurdu tadını. hadi erzurum merkezde sadece sekiz tane yıldızlı otel varmış, doğal olarak kaliteli yerlerde protokol vs. kalacak. ancak gazetecilere tahsis edilen iki otelin dandik olanında kalmak, daha eli yüzü düzgün olan diğerine ağır topların yerleştirilmesi de hoş tabii!
neyse, dediğim gibi, bunu anlayışla karşılıyorum, küçük ve turizme yatkın olmayan bir kentte binlerce insanı konuk etmeye çalışıyorlar ve dahası organizasyon basının masraflarını cebinden ödüyor. dolayısıyla beğenmeyen gidebilir!
aslında bir yandan da seviniyorum burada iki hafta kalmıyor oluşuma. zira kaldığımız otel pek de iyi değil. görgüsüzlük falan yaptığımı düşünmeyin, aşırı memnuniyetsizlerden de değilim. gittiğim yerlerde "organizasyon kötüleyen adam" olmadım hiç. (bu yaz dünya kupası'nda tanıştığım iki abimiz her görüşmemde "böyle rezil organizasyon olmaz" diyorlardı, iyi gazeteci memnuniyetsiz mi olur bilmem, belki ben fazla hoşgörülüyümdür. ama bu bahsettiğim abiler de kupanın sonuna doğru afrika güzellemelerine başlamışlardı) otelden daha kötüsü, gazetecileri odalara çift çift yerleştirmiş olmaları. tek başıma geldiğim için odamdaki diğer yatakta bir başka arkadaş kalacak! neyse ki bugün de gelmedi, en kötü ihtimalle bir günlüğüne yaşayacağız erkek yurdu tadını. hadi erzurum merkezde sadece sekiz tane yıldızlı otel varmış, doğal olarak kaliteli yerlerde protokol vs. kalacak. ancak gazetecilere tahsis edilen iki otelin dandik olanında kalmak, daha eli yüzü düzgün olan diğerine ağır topların yerleştirilmesi de hoş tabii!
neyse, dediğim gibi, bunu anlayışla karşılıyorum, küçük ve turizme yatkın olmayan bir kentte binlerce insanı konuk etmeye çalışıyorlar ve dahası organizasyon basının masraflarını cebinden ödüyor. dolayısıyla beğenmeyen gidebilir!
dediğim gibi, organizasyon eleştiren adam değilim. ben gönüllülerin (bir şey bilmeseler de) yardımcı olmaya çalışanını görünce ısınırım o organizasyona. güney afrika'ya çok ısınmama sebep olan şey (dünya kupası büyüsü dışında) adres sorduğunuzda bilmese de siz bulana kadar sizinle birlikte yürüyen gönüllülerdi. erzurum'da da, acemilikleri örtecek bir iyi niyet var, o kesin. öte yandan tesisler fazlasıyla hazır. normalde bir organizasyonun son gününde mutlaka boyanacak bir duvar, çakılacak üç-beş çivi kalırdı. dünü yol yorgunluğu ve cağ kebabının ağırlığı sonucu odada geçirdim ama bugün gezdiğim dört tesis de (palandöken kayak tesisleri, kiremitliktepe'deki kayakla atlama kuleleri, cemal gürsel stadyumu ve içinde iki tane pist bulunduran buz hokeyi salonu) tamamdı. bir de, kitapçıklar, haritalar, broşürler her köşede mevcut. dünya kupası başladıktan bir hafta sonra tamamlanmıştı tüm bunlar. bir de, dağıtılan basın çantasından polar bere, eldiven çıkması da hoş bir detay. gazeteciler de insandır ve küçük detaylardan keyif alırlar!
gerçi hava o kadar soğuk değil burada. tatlı bir soğuk var, hava sıfırın üzerinde. yıllardır hava durumlarında -25'lerini gördüğümüz erzurum için olur şey değil tabii. iki gündür "bugün yağacak" deniyor ama uluslararası üniversite sporları federasyonu (fisu) başkanı george killian'ın dediğine göre "türkiye'deki meteoroloji de amerika'daki kadar kötü." cihan haber ajansı'ndan bir abimizin naklettiğine göre erzurumlu naim hoca tespiti yıllar önce yapmış: "ne zaman ki kar para eder, o zaman erzurum'a yağmaz." teknik komiteden bir görevlinin yorumu ise daha net: "bu dakikadan sonra 5-10 santim kara bir şey demem ama fazlası işimizi bozar."
açılış hazırlıklarından bir kare
...
...
evet, yarın altı tane buz hokeyi maçı var, akşam da açılış töreni. gelmiş geçmiş en parlak tören olacağı söyleniyor. gerçi bunlar hep söylenir ve aslında açılışlar biraz klişedir ama hayatımda ilk defa bir olimpik açılışı canlı izleyeceğim için heyecanlanıyorum yine de.
şimdilik bu kadar, önümüzdeki bir artı yarım günlük olimpik tecrübede yazmaya değer bir şeyler olursa paylaşırız yine buradan...
erzuruma bugüne kadar 1 kere gittim, ki kendisi aklımda karanlık ve soğuk bir gezi olarak kalsa da radiohead in trabzonda bulamadığım amnesiac albümünü bulabildiğim için gözümde yükselmişti. :) nerden nereye diyor insan. ayrıca vaktin olursa kaymayı denemeni tavsiye ederim. kış sporları rules hakkaten.
ReplyDeleteakşam açılışı seyrettim güzeldi galba.
ReplyDelete