İnce ruhlu Sayın Başbakanımız sanat (heykel) ve spor (stat, olimpiyat açılışı) üzerine samimi düşüncelerini zikreder, TBMM sıralarından arkadaşı Kılıçdaroğlu’na laf yetiştirmeye çalışırken, Ecevitten çakma halk çocuğu çabasıyla Kılıçdaroğlu oy hesaplamalarıyla uğraşırken, medyamız Telekom stadıyla, Üniversite Olimpiyatlarıyla coşarken orada bir şeyler oluyor.
Orası kendimizi hayır canım biz bir parçası diyerek soyutlamaya çalıştığımız ancak bal gibi de parçası olduğumuz farklı ülkelere ayrılmış Arap topraklarıdır.
Bir Tunuslu’nun kendini ateşe vermesiyle başlayan olaylar, ateşin, baskıyla ezilmiş diğer insanlara, sokaklara, evlere ve en sonunda hükümete yayılmasıyla, 23 senelik bir iktidarın devrilmesiyle sonuçlandı. Bu devrime Yasemin Devrimi dediler.
Mısır'daki protesto yürüyüşleri, bugün büyük yürüyüş var...
Bu ateşin aynı dertten muztarip Mısır’a da sıçraması kaçınılmazdı. Ancak ateşin hükümetin önlemlerine(!) karşı (dayak, işkence, karşıtların hapse girmesi, cep telefon servislerinin kesilmesi) sönüp sönmeyeceğini zaman gösterecek. Devam eden protestolar gösteriyor ki halkın bıkmışlığı er ya da geç tam 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek’i devirecek. Gerçi yaşı ise 82 olan Mübarek kendi kendine devrilebilir. Ama o ölürse yerine kimin geçeceği de bir soru işareti, çünkü halk oğlunu da bağrına basmayacak. Mısır'da bugün büyük prostesto gösterisi var. Mübarek için bitiş düdüğü her an çalabilir...
Lübnan’da ise olaylar tersinden yaşanıyor denilebilir. Saad Hariri’nin devrilen hükümetinin yerine Hizbullah yanlısı Necip Mikati geldi. Burada devrimi halk değil, Hizbullah yaptı, devrilen ise bir otokratik lider değil, halkın seçtiği lider. Sonuç: demokratların sonunu Ocak ayında Hizbullah’ın getirmesinden sonra protestolar başladı, Lübnan halkı sokaklarda.
Tunus’ta baskı rejimi kuran ABD destekli otokratik liderin devrilmesi, aynı şeyin Mısır’ın başına gelmesi, Arapların hakları için ayaklanması bir coğrafya için güzel haberler. Ancak Lübnan’da başa gelen Hizbullah destekli hükümete de bakınca kişisel fikrim bu ayaklanmaların daha baskıcı İslamcı rejimlerin gelmesine sebep olabileceği yönünde. Özellikle Hizbullah yanlısı olmakla itham edilen El Cezire’nin Arap isyanında önemli rolü göz önünde tutulmalı.
Diyeceğim odur ki, Arap dünyasındaki bu ayaklanmaların, demokrasi ve insan haklarının iyileşmesi gibi sonuçlar doğurması en büyük temennimiz olsa da tarih bize göstermiştir ki isyanlarla çıkarları kaşınanların ilk işi iktidara gelip tüm sesleri susturmalarıdır. Dileğimiz tarihin tekerrür etmemesi yönünde...
No comments:
Post a Comment