Wednesday, January 9, 2008

2007'nin en iyileri

fırat'ın aksine 2007'den hiç memnun kalmadım ben :) bir önceki yılın 15-20 civarlarında gezinen albümleri bu yıl zirveyi zorlayabilirlerdi sanki. bir de kişisel favorilerim arasında önde gelen grupların - r.e.m., james veya u2 gibi - bu sene albüm yapmaması etkendi belki. ama bunun da garantisi yok; kings of leon, pearl jam'in 1998'den beri yapamadığı kadar iyi bir pearl jam albümüne imza attı örneğin. tıpkı biffy clyro'nun dave grohl ve tayfasından çok daha iyi bir foo fighters albümü yayınlamış olması gibi.

Yılın albümleri

  1. Kings Of Leon – Because Of The Times
  2. Radiohead – In Rainbows
  3. Arcade Fire – Neon Bible
  4. Spoon – Ga Ga Ga Ga Ga
  5. The Shins – Wincing The Night Away
  6. Panda Bear – Person Pitch
  7. Battles – Mirrored
  8. Interpol – Our Love To Admire
  9. The Cribs – Men’s Needs, Women’s Needs, Whatever
  10. Miranda Lambert – Crazy Ex-Girlfriend
  11. Kathy Diamond – Miss Diamond To You
  12. Studio – Yearbook 1
  13. The View – Hats Off To The Buskers
  14. The National – Boxer
  15. Lucky Soul – The Great Unwanted
  16. The Besnard Lakes – The Besnard Lakes Are The Dark Horse
  17. Beirut – The Flying Club Cup
  18. Bruce Springsteen – Magic
  19. Burial – Untrue
  20. Band Of Horses – Cease To Begin
  21. Animal Collective – Strawberry Jam
  22. Bill Callahan – Woke On A Whaleheart
  23. Yeasayer – All Hour Cymbals
  24. Eddie Vedder – Into The Wild Soundtrack
  25. The Coral – Roots And Echoes
  26. Justice - †
  27. Arctic Monkeys – Favourite Worst Nightmare
  28. Gravenhurst – The Western Lands
  29. Biffy Clyro – Puzzle
  30. Richard Hawley – Lady’s Bridge
  31. Of Montreal - Hissing Fauna, Are You the Destroyer?
  32. Elvis Perkins – Ash Wednesday
  33. Marissa Nadler – Songs III: Bird On The Water
  34. The White Stripes – Icky Thump
  35. Caribou – Andorra
  36. LCD Soundsystem – Sound Of Silver
  37. The Clientele – God Save The Clientele
  38. Patty Griffin – Children Running Through
  39. The Field – From Here We Go Sublime
  40. Ian Brown – The World Is Yours
  41. Iron & Wine – The Shepherd’s Dog
  42. Rogue Wave – Asleep At Heaven’s Gate
  43. Hard-Fi – Once Upon A Time In The West
  44. Patrick Wolf – The Magic Position
  45. Okkervil River – Our Stage Names
  46. Foo Fighters – Echoes, Silence, Patience & Grace
  47. Crowded House – Time On Earth
  48. Maps – We Can Create
  49. Bright Eyes – Cassadaga
  50. Bloc Party – A Weekend In The City


neticede dolu ve takibi eğlenceli bir yıldı yine de. indie'lerin artık güçlerini ilan ettiği yıl olarak anacağım kendisini. tamam, britanya'da hep çok satıyorlardı ama artık amerika da farkına vardı bizim çocukların. arcade fire ve the shins zirvenin bir basamak altından listelere girdi, interpol ilk majör albümüyle artık arenalara göz kırptığını ilan etti, yılların spoon'u bile ilk 10 gördü. artık insanların hazırlanmış paketlerden, büyük proje gruplarından sıkıldığını, daha gerçek bir şey aradığını hissettirdi bu. öyle ya, albüm satışları tepetaklak ve indie'ler göreli olarak daha çok satıyor. hala o kadar çok değil, ama önemli ölçüde bir gelişme mevcut. ortada bir kriz var ve herkes bundan farklı etkileniyor. albüm satmayışlarının radiohead, prince, madonna, eagles, paul mccartney gibi devleri nasıl çözümlere ittiğini de görüyoruz zaten.

türkiye'de radarlive gibi bir organizasyonun varlığının yılın olayı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. james'i izledim, ki sanırım benim adıma yılın müzik olayıydı. solar beach'te dolaşırken tim booth ve diğerleriyle karşılaşıp albüm kapaklarımı imzalattım ki, sanırım 10 yıllık bir hayranlığın karşılığını almak gibiydi. ama sadece bunun için değil, tutarlı line-up'ı, işi bilen insanların elinden çıkmış olmasıyla da umut vericiydi festival. keşke daha yüksek katılım olabilseydi, buna gerçekten sahip çıkan bir kitlemiz olabilseydi.

yılın şarkıları ve yılın kahramanlarına, aslında yılın hikayesine tekrar dönelim, hemen eskimesin 2007 :)

2 comments:

  1. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  2. kim oldugumu bilmeden bu kadar uzun bir yaziyi okumak istemeyeceginiz icin bir cumlede ozetliyim icerigi. ilginizi cekerse...

    - INDIE-POP CATISMASI DINLEYICI VE URETICI ARASINDA NASIL GERILIMLERI TASIYOR ICINDE VE OLASI PATIKALAR NEDIR?

    2007'nin en iyilerini hos bir listeye donusturecek bilgim yok ama bu bagimsiz akim hakkinda bir suredir kafa yoruyorum ve su noktada duruyorum cogu zaman: bu dalgalanmanin politik ve ekonomik stabilizyonunlarinin uyusmayacagina inaniyorum cunku isin son iki-uc yuzyildir birikmis geriliminde bu uyusmadan uzaklasmak var. sebebi de soyle ozetlenebilir: muzikte "bagimsiz" kalmanin anlami ekonomik degeri asagilamakla neredeyse esdeger. bu aslinda sanatci olmanin bircok yerde sosyal anlami. aksini yapanlarin "pop" oldugunu veya zaman icinde "ihanet" ettigini soylememiz de bu dinamik icerisinde kendi tuttugumuz tarafin gostergesinden baska bir sey degil. tug of war oyununda ipi ceken taraflar nispeten kafi bir tasvir olabilir.

    yatirimlarini tamamen kulturel sofistikasyona yapmis birinin sevdigi ancak artik seri uretimden cikan bir urunu takdir etmesi cok zor. zira seri uretimin uzandigi eller, o "ayricalikli" kulturel bilgiye sahip olmayana da yetiyor, onu da dinleyici yapiyor (bkz. kulturel dominasyon). iste bu noktada hard-core kulturel taraf killaniyor (sebepleri illusio/hipokrasiyle aciklanabilir; herkes kendini daha iyi bilir) ve yeni arayislara geciyor. sevdigine bile ihanet ediyor adeta. "ben onlari bes sene once" dinlerdim filan diyor/dedim. yeni yaratilan takdir ihtiyaclari ise ya hemen karsilaniyor, ya da sacmalaniyor (bkz. postmodern bullshit). dogal guzellik oldugu sanilan "tarz", fonksiyonun kafasini eziyor ve anlamini kaybediyor, tipki m. ali erbil'in "estetik olgusu" olarak geveledigi gibi. dinleyiciler arasindaki gerginligi boylece ozetlemis olalim ve uretime gecelim.

    ekonomik sermayeye dayali ureticiler salak degil elbette. "azar azar" diye tabir edebilecegimiz sekilde bizleri besleyecek ortusmeler ariyor ve zaman zaman da buluyor. eskiden bu durum cogu zaman ya tesadufi ya da maskeliydi. ornek: butun bir grunge akiminin sosyal iceriginin, "patronlar" tarafindan tam bilinmeden yayildigini soylemek spekulatif olarak mumkun. bence oyle de. veya manics'i dusunun. sony/bmg'nin msp'nin ne demeye calistigini anlayabildigi bir dunya kurabiliyor musunuz? liriklerin tamamen satirik bir sekilde kodlanmis olmasi msp'nin bizlerle anlasmak icin kullandigi defans mekanizmasi ve sevenlerin hala baslica sevme sebebi(miz). mass kanallardan uretilmesi nispeten az koyuyor. radiohead bu dallanmanin son raddesi. elbette "aman da ne cesurca" gibi idolize edilmemesi gereken riski almalarinin bedelini karsilayacak birikimi geleneksel metotlarla sagladiklarini da unutmayalim.

    simdi durum degisiyor. artik ekonomik oyuncular olayi cozmeye basladi. rick rubin butun karizmasiyla columbia'ya gidebiliyor. dahasi indie dedigimiz gruplarin cogunlukla politik olarak ortak olan mesajlari desifre olmaya basliyor ve satisa cikiyor. geleneksel televizyon kanallari bilimsel yaklasimi ve quasi-sosyalist idealleri yavas yavas desifre etmeye basliyorlar. amerika'da insanlarin herseyi protesto etmesi ama neyi ettigini bilmemesi benzetmesi (bkz. south park) bu durumun en net sonucu. sofistike turk dinleyiciler hala cogunlukla tarzci (cunku sozlere dikkat etmiyor veya anlamiyor) ama ingiltere ve amerika'da bu politik-kulturel-ekonomik denge cok daha hassas anladigim kadariyla. kisacasi neyi niye sevdigini pragmatik ve aktif bir sekilde bilen ve takip eden insanlar gicik kapiyor bu duruma.

    cevaplanmamis soru su: bu tehlikeli ortusme (politik, kulturel ve ekonomik) muzik endustrisinin intiharina mi gidiyor (kendisiyle celisen urunleri destekleyerek), yoksa kulturel ve politik sofistikasyonun anlamini muglaklastirmayi basarabilecekler mi (urunun ne boka yaradigindan once "tarzi" emphasize ederek; bkz. heroes sacmaligi ve evolutionary (systems) theories)? ilk olasi sonuc muzik endustrisinin ve entelektuel bir urune "sahip olma"nin yeni bir anlam kazanmasi demek. kulturel kaosun zaferi ve bedeli olarak da kendi icinde girtlak girtlaga bir itisip kakisma (bkz. hipster olympics @ youtube). ikincisi ise ekonomik para birimlerinin zaferi. hangi birim kazanacak bunu biz belirleyecegiz. ama politik/kulturel inanclarimizin muglaklasmasinin (ki biz muglaklik olmadigi icin hala kendi degerimizi gosterip anlatabiliyoruz) bizi ne kadar yorucu patikalara itecegini unutmamamiz lazim. maglubiyeti kabul aninda ise ekonomik paraya onem vermeye baslayacagiz ya da zaten veriyorduysak kendimize durust olmayi ogrenecegiz.

    indie indie diye konusuruz surekli. ben sadece fenomene bir de sosyal bir lensle bakiyim dedim. umarim birilerine hitap etmistir iyi ya da kotu anlamda.

    ReplyDelete