British Film Industry yenilenmiş "Tüm Zamanların En İyi Filmleri" listesini açıkladı. Belki böyle baktığınızda herhangi bir anketten, soruşturmadan farklı değil. Ancak bir kırılmaya işaret ediyor bu liste. Zirvesinde "Yurttaş Kane" yok. Hani bir numarayı her zaman rezerve etmiş, tarihin en iyi filmi olduğu konusunda bir konsensusa ulaşılmış "Yurttaş Kane," yerini bizde "Yükseklik Korkusu" olarak bilinen "Vertigo"ya kaptırdı. (Listenin tamamı için buraya bakabilirsiniz)
Bu, bir anlamda son kalenin de düşmesi demek. "Yurttaş Kane" her zaman "tüm zamanların en iyi filmi" sorusu için otomatik cevaptı. Ancak artık popüler anketlerin tepesinde yer almıyordu. iMDB'nin meşhur Top 250 listesinin zirvesi "The Shawshank Redemption" ve "The Godfather" arasında gidip geliyordu. Birkaç yıl önce Empire okurların, eleştirmenlerin ve yönetmenlerin oyladığı 500 filmlik bir mega liste yaptığında, onda da bir numara Coppola'nın mafya destanı tarafından kapılmıştı. Diyebilirsiniz ki, "Onlar seyircilerin yaptığı listelerdi, eleştirmenlerinkiyle bir olmaz." Haklısınız da. Ama bir gerçek var: 1998 yılında Sinema Dergisi tüm zamanların en iyi filmini okurlarına sorduğunda Türk sinema izleyicisinden de "Yurttaş Kane" yanıtını almıştı. "Yurttaş Kane" o formu doldurup gönderen herkes için en iyi film miydi? Hiç sanmıyorum. Ama bazı listelerin yarattığı bir "koşullanmışlık" hissiyle o listede zirveye oturmuştu film.
Nereden mi biliyorum? Kendimden. "Yurttaş Kane"i bir ortaokul öğrencisi olarak canım TRT 2 akşamlarından birisinde izlediğimde "Acaba bu filmi bu kadar büyük yapan şey ne?" diye izlemekten tat alamamıştım filmden. Film bitti, şüphesiz etkilenmiştim ama "Neden en iyi?" sorusuna kendimce verdiğim cevaplar beni de tatmin etmiyordu. Ancak bir iki yıl sonra Sinema'nın anketine katılırken o ilk 10 film içine ben de yazmıştım "Yurttaş Kane"i, ayıp olmasın diye. İşte BFI'ın listesinde "Yurttaş Kane"in bir numarada olmaması o açıdan önemli. Bir numaradan iki numaraya düşmüş olması sadece "bir sıra geriledi" diye kestirip atılacak bir durum değil. Sinema genç bir sanat ve ikinci yüzyılının hala başında sayılır. Dolayısıyla kolektif film bilgisi diğer sanatlara göre oldukça gelişkin denebilir. Bugüne kadar o kolektif bilince "en iyi film" olarak kazınmış olan "Yurttaş Kane" yavaş yavaş o damgadan sıyrılıyor. Sight & Sound'un editörü Nick James "Yaşasın" diyor, "Nihayet bir film 'Yurttaş Kane'i tepeden indirdi." Bu coşkusunun sebebi de bahsettiğimiz nokta: Bu filmin on yıllar boyunca sinemanın üzerinde sallanmasının yarattığı yorgunluk.
Empire'ın listesinde 28. sıraya yerleştirdiği ve "aşık olmak için fazla şatafatlı ve büyük" bulduğu "Yurttaş Kane"le ilgili yaptığı tanımlama çok hoşuma gitmişti. "Eğer listemiz teknik mahareti ve tematik gücü merkezine alıyor olsaydı bir numaradan düşmesi şoke edici olabilirdi. Ama bu film ömürlük bir dost mu? Bir rahatlama kaynağı mı? Görünüşe bakılırsa, muhtemelen değil."
"Yurttaş Kane" artık yeni bir hayata başlıyor. Sinema izleyiciliği ve eleştirmenliği de.
Bu, bir anlamda son kalenin de düşmesi demek. "Yurttaş Kane" her zaman "tüm zamanların en iyi filmi" sorusu için otomatik cevaptı. Ancak artık popüler anketlerin tepesinde yer almıyordu. iMDB'nin meşhur Top 250 listesinin zirvesi "The Shawshank Redemption" ve "The Godfather" arasında gidip geliyordu. Birkaç yıl önce Empire okurların, eleştirmenlerin ve yönetmenlerin oyladığı 500 filmlik bir mega liste yaptığında, onda da bir numara Coppola'nın mafya destanı tarafından kapılmıştı. Diyebilirsiniz ki, "Onlar seyircilerin yaptığı listelerdi, eleştirmenlerinkiyle bir olmaz." Haklısınız da. Ama bir gerçek var: 1998 yılında Sinema Dergisi tüm zamanların en iyi filmini okurlarına sorduğunda Türk sinema izleyicisinden de "Yurttaş Kane" yanıtını almıştı. "Yurttaş Kane" o formu doldurup gönderen herkes için en iyi film miydi? Hiç sanmıyorum. Ama bazı listelerin yarattığı bir "koşullanmışlık" hissiyle o listede zirveye oturmuştu film.
Nereden mi biliyorum? Kendimden. "Yurttaş Kane"i bir ortaokul öğrencisi olarak canım TRT 2 akşamlarından birisinde izlediğimde "Acaba bu filmi bu kadar büyük yapan şey ne?" diye izlemekten tat alamamıştım filmden. Film bitti, şüphesiz etkilenmiştim ama "Neden en iyi?" sorusuna kendimce verdiğim cevaplar beni de tatmin etmiyordu. Ancak bir iki yıl sonra Sinema'nın anketine katılırken o ilk 10 film içine ben de yazmıştım "Yurttaş Kane"i, ayıp olmasın diye. İşte BFI'ın listesinde "Yurttaş Kane"in bir numarada olmaması o açıdan önemli. Bir numaradan iki numaraya düşmüş olması sadece "bir sıra geriledi" diye kestirip atılacak bir durum değil. Sinema genç bir sanat ve ikinci yüzyılının hala başında sayılır. Dolayısıyla kolektif film bilgisi diğer sanatlara göre oldukça gelişkin denebilir. Bugüne kadar o kolektif bilince "en iyi film" olarak kazınmış olan "Yurttaş Kane" yavaş yavaş o damgadan sıyrılıyor. Sight & Sound'un editörü Nick James "Yaşasın" diyor, "Nihayet bir film 'Yurttaş Kane'i tepeden indirdi." Bu coşkusunun sebebi de bahsettiğimiz nokta: Bu filmin on yıllar boyunca sinemanın üzerinde sallanmasının yarattığı yorgunluk.
Empire'ın listesinde 28. sıraya yerleştirdiği ve "aşık olmak için fazla şatafatlı ve büyük" bulduğu "Yurttaş Kane"le ilgili yaptığı tanımlama çok hoşuma gitmişti. "Eğer listemiz teknik mahareti ve tematik gücü merkezine alıyor olsaydı bir numaradan düşmesi şoke edici olabilirdi. Ama bu film ömürlük bir dost mu? Bir rahatlama kaynağı mı? Görünüşe bakılırsa, muhtemelen değil."
"Yurttaş Kane" artık yeni bir hayata başlıyor. Sinema izleyiciliği ve eleştirmenliği de.
No comments:
Post a Comment