Wednesday, April 2, 2008
paranoid park
gus van sant'i çok seviyorum. her yaptığı şeyi anladığımı söyleyemem, ama adamın araştırıcılığını beğeniyorum, dahası filmlerinde yaptıklarını da anlaşılsın kaygısıyla yapmadığına da inanıyorum. sezgisel bir şekilde çalışıyor bence, ve bu yüzden filmleri kimi zaman kontrollü ve soğuk da dursa hep serbest vezinde gidiyor. bu özgürlük duygusunu seviyorum en başında.
sanırım stilindeki özgürlük, onun daima gençlik üzerine filmler yapmasıyla örtüşüyor. biçimi, içeriğine bağlanıyor. her zaman bir gençlik güzellemesi olmuyor bunlar, onları hatalarıyla, salaklıklarıyla, yüzeysellikleriyle resmediyor. koşulsuzca sempati de beslemiyor ama, biraz uzaktan, anlamaya çalışarak, onları büyüklerin dünyalarında sıkça yaşanan olaylara sokarak takip ediyor. bu uzaktan bakış, bir hüzün de katıyor işlerine.
"paranoid park" da bunlardan ayrı değil bence. "elephant"ın yediği yemeği kusan kızlarının yüzeyselliği burada da var, ama asla larry clark-vari bir küçümsemeyle değil. "gerry"deki çocukların çölde aradıklarını burada pistte arıyor gençler. super 8'le çekilen görüntülerdeki gibi, kusursuzca kaymıyorlar kaykaylarının üzerinde, düşüveriyorlar, van sant de onları bundan seviyor sanki.
biçimsel olarak da güzel bir film yapmış van sant. hafızanın, bir ruh halinin izini karmaşık bir kronolojiyle özetliyor. belki de yargılamamızı istediğinden. kurgunun ötesinde, seste de arayışlara gidiyor adam, ani kesmeler, kanal değişiklikleri ile bir sahneden soyutluyor izleyeni. iç ses dış sese karışıyor. ne zaman gördüğümüz sahnenin sesini duyuyoruz, ne zaman dışarıdan gelene kulak veriyoruz bulanıklaştırmak istiyor.
ve, ne yapıyorsa da güzel yapıyor van sant. "paranoid park," benzer temalar etrafında dönen sanatçıların tutukluğunun aksine, tazelik ve duyguyla dolu, çok güzel bir film.
8/10
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment