Placebo basçısı Stefan Olsdal'la yazın ortasında konuşmuştum. 16 Ağustos’ta İstanbul'da beşinci konserlerini vermeden, yedinci stüdyo albümleri "Loud Like Love" çıkmadan önce. Bu röportaj Blue Jean'in Eylül 2013 sayısında yayınlandı.
Dört yıldan sonra yeni
bir albümle geri dönüyorsunuz. Normalde verdiğiniz aralardan çok daha uzun bir
ara bu.
Aslında
bir mola değildi bu, “Battle For The Sun”ı çıkarttık ve iki yıl boyunca
turnedeydik. Sonra tekrar hayatla dolmak, üzerine şarkılar yazacak şeyler
yaşamak için ara verdik. Sonra bu yılın çoğu yeni albümü yapmakla geçti. Son
albümden bu yana olanlar, az çok böyle.
Grupta moraller nasıl?
Moraller
iyi. Hepimiz bu albümden çok memnunuz. Albüm çıkmamışken röportajlar vermek hep
işin tuhaf kısmı oluyor. Çıksın artık diye merakla bekliyoruz, umarım insanlar
severler.
Bana “Meds” grubun en
depresif albümü gibi gelir, “Battle For The Sun” ise bir ayağa kalkma,
toparlanma albümü gibiydi. “Loud Like Love” bu anlamda nasıl bir albüm olacak?
Sanırım
“Battle For The Sun”dan daha çeşitli bir kayıt. Daha iyimser şarkılar var, hem
söz hem de müzik anlamında. Bu albüm bir yolculuk gibi: Başlarken coşkulu,
iyimser. Albüm ilerledikçe sözler karanlıklaşıyor, şarkılar ağırlaşıyor,
süreleri uzuyor, yapıları da daha katmanlı hale geliyor. Ve son şarkı da
özellikle sözleriyle çok ağır bir parça. Yani evet, bence bu albüm bir
yolculuk. Bence daha dürüst ve renkli.
“Battle For The Sun”da
yaylılarla da haşır neşirdiniz, ama “Loud Like Love”ın piyasaya çıkan ilk
şarkılarına bakınca elektronik sesler ağırlıkta gibi görünüyor.
Evet,
bu Placebo’nun ilk günlerinden beri oynadığı bir alan. Bu albümde bunu daha çok
yapıyoruz. Neticede bir piyanodan, ya da gitardan, ya da iPad’den çıkan sesin
değerleri bize göre aynı ama. Bu albümü Londra’da eski bir stüdyoda kaydettik,
tüm ekipmanlar da 1970’lerden kalmaydı. Akıllı telefonlarımızı ya da tabletleri
o eski kayıt masasına bağladık. Yani sadece değişik gereçlerle oynuyoruz. Yeni
teknolojiden eski sound çıkarttık. Bir Placebo şarkısının nasıl tınlaması
gerektiğine dair katı kurallarımız hiç olmadı.
Yani analogun sıcaklığını
dijital imkanlarla birleştirmeye çalıştınız.
Kesinlikle.
Bir ses tabletten ya da piyanodan çıkmış olabilir, biz ikisini de eşit derecede
hakiki buluyoruz. Stüdyo bizim için laboratuar gibi. Bazen ilham verici şeyler
üretmek için alışılmadık enstrüman kombinasyonları deniyoruz.
“Battle For The Sun”
davulcunuz Steve Forrest’ın katıldığı ilk Placebo albümüydü. Burada artık
tanışma faslının bittiğini düşünürsek daha bağlı bir ekip olduğunuzu
düşünebilir miyiz?
Evet,
özellikle eski davulcumuz (Steve Hewitt) ile kıyaslarsak kesinlikle çok daha
sağlıklı bir ilişkimiz var. Eski kadromuzla evrimleşmemizin durma riski vardı.
Şu anki kadroyla hepimiz yaratıcı bir çevre yaratma gayesini taşıyoruz.
Geçen yıl sizi Paris’te
izlemiştim. Canlı olarak en formda döneminizde görünüyordunuz. Bunda Steve’in
de payı büyük olsa gerek.
Evet
şu anki kadromuz, bize turnelerde katılan sahne müzisyenleri dahil olmak üzere,
birlikte olmaktan mutlu olan, ortak noktaları olan ve daha iyi bir birlik
oluşturmak isteyen insanlardan oluşuyor. Bu da performansımızı artırıyor.
Bu ay beşinci defa
İstanbul’da çalacaksınız. Neredeyse her albümden sonra buraya geldiniz, Türkiye
için az rastlanır bir durum bu.
Bu bir
rekor olabilir mi? (Gülüyor) Türkiye’de çalmak kaçırmak istemediğimiz bir
fırsat. İstanbul’da çok güzel zamanlarımız oldu. Sonuncusu inanılmazdı, Boğaz
kenarında. İyi karşılandığımız yerlere gitmekten çok keyif alıyoruz ve Türkiye
kesinlikle o yerlerden birisi.
İstanbul konserlerinden
aklında kalan bir şey var mı?
Algısı
yüksek ve çok adanmış bir kitle hatırlıyorum, bu da her zaman iyi bir konser
demektir. Grubu enerjiyle yükler ve biz de geri veririz. Öyle de unutulmaz bir
gece çıkar ortaya.
Setlist nasıl olacak?
Şüphesiz yeni albüm şarkıları çalınacaktır ama eskilerden de çok hitiniz var.
Bunu nasıl dengeliyorsunuz?
Henüz
provalara başlamadık. Yeni albümden ve geçen yıl çıkarttığımız “B3” kaydından
şarkıları çalışacağız ve onlar konserde olacaktır. Eski şarkılarla bir denge
tutturmamız gerekiyor elbette, seyircilerin çoğu onları duymak ister.
‘I Know’ dinleyicilerinizin
favorilerinden birisi, ama geçen yıla kadar konserlerde çalmıyordunuz.
Evet,
son turnede onu çaldık.
Bu tip sürprizler
olabilir mi? Eski albümlerden sadece hitleri çalarken gölgede kalan bazı
şarkılara haksızlık oluyor çünkü.
Belki
yine bazı sürprizler yapabiliriz. Setlist’leri hazırlamadık daha. Kim bilir?
Şarkılarımızla ilişkimiz yıllar içinde değişiyor. Sık çalmadığımız şarkılar
geri dönüş yapıyor. Daha çok albümünüz oldukça seçecek daha çok şarkınız
oluyor. Bu sefer seçme yapmak iyice zor olacak.
Türkiye için çok
hareketli bir yaz mevsimi oldu. Politik meselelerle de ilgili bir grupsunuz.
Türkiye’yi takip edebildiniz mi?
Uzaktan
ettim. Konunun uzmanı olduğumu söyleyemem. Ama o bölgedeki pek çok ülkede
sosyal huzursuzluk yaşanabiliyor. İnsanlar seslerinin duyulmasını istiyor ve
olanlardan memnuniyetsizliklerini göstermek istiyorlar. Türkiye’nin içinde
bulunduğu bölge de çok hareketli bir bölge. Tuhaf zamanlar. Tek
söyleyebileceğim, insanlar seslerini duyurmak istiyorlar. Çoğu zaman
sokaklarında hareketlilik olan yerlerde çalıyoruz ama eğer bir savaş yoksa yine
gelir çalarız.
Klasik soruyla bitirelim.
Son zamanlarda neler dinledin?
Yakın
zamanda postmodern müzisyenlerin eserlerini dinledim, sözsüz, yani pop müziğe
uzaktan yakından alakası olmayan şeyler dinliyorum. Placebo’yla değilken
şalteri indirmek istersem o müzikleri dinliyorum.
Gruptaki diğer elemanlar
da böyle deneysel şeyler mi dinliyorlar?
Onlara
sorman gerek! Ama hepimizin çok sevdiği albüm Sigur Ros’un son albümü. Hepimiz
bu albüme hayran olduk. Sanırım bu yıl şu ana kadarki favori albümümüz.
David Bowie albümü “The
Next Day”i dinledin mi?
Sadece
single’ları dinledim ve çok iyilerdi.
Bowie’yi özellikle
sordum, Placebo üzerinde çok etkisi olduğu bilinir.
Kesinlikle
bize çok ilham vermiştir. Hala anlamlı müzik yapıyor olması harika.
Peki My Bloody Valentine
albümü “mbv”? O da Placebo'yu etkileyen gruplardan gibi gelmiştir bana.
Hayır,
onu da dinlemedim! Dinleme listemin en tepesinde.
No comments:
Post a Comment