Sunday, February 3, 2013

!f İstanbul için 4+4+4 film

Herkesin film festivali kendine. Hele geldiğimiz noktada. Kimisi için keşif, ya da Keş!f oluyor festivaller, kimisi için sosyalleşme, benim için film depolama. "Geldiğimiz nokta" vurgusunu yapmamın sebebi ise !f İstanbul'un zamanlama itibariyle pek çok "hit" filminin 2012 içinde dolaşımını tamamlamış ve önemli bir kısmı zaten izlenmiş filmler olması. "Küçük ekranda izlemek beni kesmezdi, sinemaya sakladım" diyen de takılır festivallere, risk alıp başka türlü izleyemeyeceği filmlerin peşine takılanlar da, ya da sadece festival atmosferini yaşamak için oralara gidenler de. Kimi için hepsi olabilir, kimi için sadece bir tanesi, benim için hepsinden biraz. Madem biletler piyasada ve kaybedecek vakit yok, !f İstanbul için üç tane tavsiye listesi verip çekileyim huzurlardan. 4 garanti, 4 riskli, 4 de belgesel film tavsiyesi.


Giderli 4 (İzleyeni üzmeyecek, burada ya da sonra illa izlenmiş olması gereken filmler) 
Tabu: 2012'nin en iyi eleştiriler alan "yabancı" filmlerinden "Tabu" artık yıl sonu listelerine son rötuşları verdiğimiz günlerden sonra da olsa, izlenmeli.
Frances Ha: Sıkı bir Noam Baumbach takipçisi olarak listemin en başlarında. Tıpkı "Greenberg" gibi burada da Greta Gerwig var hem.
Holy Motors: 2012'nin en iyi filmlerinden birisi, Leos Carax'ın 13 yıl aradan sonra çektiği ilk filmi. Gerçekliği eğip büken, düşselliği gerçeklikle çarpıştıran, zihin açıcı bir film, muhtemelen başyapıt.
Margaret: Sırf çekim öyküsü bile bir kitaba konu olabilecek Kenneth Lonergan filmi, yıllarca Hollywood arafında kalan bir filmdi. Nihayet gün ışığına çıktıktan sonra buralara ulaşması da zaman aldı ama değdi. 2006'da çekilen filmde Anna Paquin, Matt Damon ve Mark Ruffalo'yu çok genç görmek mutlaka ilginç olacaktır.


Riskli 4 (Her zevke göre olmayabilir, ama keşif seven izleyicilere göre filmler) 
Bambaşka Bir Ülkede: Fırat Yücel'in çok sevdiğim tabiriyle, "İnsan aptallığının şairi" Hong Sang-Soo'nun son beş yıldaki altıncı filmi, yine bir festivalde ve yine izleme listesinde.
Elveda Sarışın: Bundan on yıl önce sevilen ve nefret edilen "Düz Beni"yi yaratan Virginie Despentes kameranın önüne Emmanuelle Béart ve Beatrice Dalle'ı koyuyor.
Anlattığımız Hikayeler: Kanadalı oyuncu/yönetmen Sarah Polley'nin filmi bir kurmaca değil. Ailesinden tanıklıklarla geçmişe dalan ilginç bir iş.
Güneşsiz + 20 Küçük Film: Her zaman büyük perdede Chris Marker filmi izleme fırsatı bulamazsınız. "Güneşsiz"le birlikte 20 mühim yönetmenin kısa filmlerinin toplamını birlikte görmek bu anlamda önemli bir fırsat.

Duyarlı 4 (Belgeseller) 
Versay Kraliçesi: ABD'li devremülk kralı David Siegel ve eşi Jackie'nin "Dolce Vita"sının ekonomik kriz sonrası duvara toslamasını anlatan, mükemmel bir film.  
Jason Becker: Henüz Ölmedi: Henüz 18 yaşındayken Megadeth gitaristi Marty Friedman'la birlikte kurduğu Cacophony projesiyle metalin gördüğü en yetenekli gitaristlerden biri olduğunu ispatlamıştı Jason Becker. Ne yazık ki 1991'de kendisine ALS teşhisi kondu ve 1996'da hareket edemez ve konuşamaz duruma geldi. Bu belgesel Becker'ın hala müzik yapmaya devam edişinin tüyleri diken diken edici öyküsünü anlatıyor.
Biz Birliğiz: Hacktivistlerin Hikayesi: Özellikle "Sev ve Değiştir" bölümündeki belgesellerin pek çoğu etkileyici görünse de Anonymous'un öyküsü benim için bir adım öne çıktı.
Dikkat! Bay Baker Var: Müzik bölümündeki işler, Efterklang'ıyla olsun, LCD Soundsystem'ıyla olsun iyi görünüyor. Ancak Ginger Baker'ın hikayesini izlemediğim için onu öne koydum. 

No comments:

Post a Comment