Sunday, July 15, 2012

One Love, sıfır promil

"Şimdi buz gibi bir bira ne iyi giderdi! Ne, burada bira yok mu? Hiç mi yok? Hani küçük kutulardan da mı yok? Hassiktir be!" 

Dün Ricky Wilson'ın sahnedeyken yaptığı bu alaycı konuşma One Love'ın ilk gününün özetiydi. Grubu Kaiser Chiefs çalarken sahneyi terk edip seyircilerin arasından VİP alanına girmesi, elindeki birayı önce kafasına dikmesi, kalanı da izleyiciye vermesi ise bizim konserler tarihimizin en unutulmaz anlarındandı.

Çok değil, üç-beş saat öncesinde sıkı bir son dakika golü yemişti festivalciler. Bu yazın alternatif müzikteki en büyük festivali One Love'da alkol satışı yapılmayacaktı. Son bir hafta sağ kanattan dalga dalga gelen akınlar sonrasında festivalin yapılmasına bile "şükretmek" gerekiyordu belki. Beklenmedik bir gol değildi yani.

Zaten memleketin son yıllarına bakılınca hiç beklenmedik bir gol değildi bu. "Ramazan'da konser olmaz" konusunu bile tartışabilecekken "Ramazan'dan beş gün önce festival olmaz" tartışılmaz bir realite oldu. Bir iki yıl öncesine kadar aklımıza gelmeyen ezan sırasında konseri durdurma olağan hale geldi, dün itibariyle gördüğümüz üzere beş vakit ezan saatlerine göre sahneler ayarlanır oldu.

One Love alkolsüz ilk festival değildi. Daha geçen hafta izlediğim Antony Hegarty konserinde de (Caz Festivali'ndeki pek çok konser ve Cemil Topuzlu'dakilerin tamamında olduğu gibi) içmemiştik. İçmesek ölmüyoruz yani. Kimin tarafından kurulduğunu henüz bilemediğim Eyüplüler'in iddia ettiği üzere "bira festivali" değildi One Love, "müzik festivali"ydi. Dün kapıdan dönmeyip akşama kadar kalıp eğlenen çoğunluk en azından bunu kendine ispat etti. Kendine diyorum çünkü "çoğunluk" bunu dinlemeyecek. Onlar, yani Yiğit Bulut ve şurekası gibi, "Biz yaptık ve oldu" diyecekler, bunun haklı gururunu yaşayacaklar.

Zaten acı verici olan da bu. Konserlerde bira içmeyiz, mesele değil. Mesele, çok yakın zamanda bu meselenin kimseye zarar vermeden sürdürdüğümüz hayat standartlarımızdan eksilttiğimiz başka bir madde haline gelecek olması. Mesele, çok değil, bir gazete, bir belediye başkanı ve galeyan konusunda "başarıları" tescilli halkımın mıknatıs gibi çekilmeleriyle başlayan orta çapta bir tepkinin 11 yıllık bir geleneği sadece 4 gün içinde bitirmesi. Mesele, bu gözdağının verilmesi, bu güç gösterisinin yapılması. O kadar güçlüler ve o kadar güçsüzüz ki, "Biz izin verdiğimiz kadar buradasınız" diyebiliyorlar. İçeride değil, dışarıda bira içebilmemiz bunun göstergesiydi zaten. Dün olan, boynumuzdaki tasmanın çok değil, bir tık daha sıkılmasıydı. Asıl korkutucu olan daha fazlasını yapabilecek olmaları. Muktedirin insafına emanet oluşumuz. Twitter'da sinir stresimizi attıktan sonra reel dünyada bir fark yaratamayacağımızın farkında oluşumuz.

Oysa ne demişti Pulp?
"Hayatını yaşama hakkın için ölümüne savaşman gerekir."

2 comments:

  1. rezillikten başka bir şey değil...

    ReplyDelete
  2. Dinde zorlama olmayacağı gibi, dindar olmayanların dindar olanlara, dindar olanlarında dindar olmayanlara karşı saygılı olması gerekir. Bu olaya tek taraflı bakmak bence yanlış. Dindar değilseniz, dindar olanlarda var. Hatta coğunluğu oluşturacak şekilde.

    Sevdiğim grub ve sanatçılar one love geliyor ve sırf bu saygısız dindar olmayanlar yüzünden gitmek istemiyorum. Hayatını yaşama hakkı tek taraflı değil. Karşılıklı saygı dan oluşur.

    ReplyDelete