memleketin müzik medyasının ilginç bir bölgesidir blue jean. sevmeyeni, ciddiye almayanı da pek çoktur. uzun uzun tartışılabilir (zaten ülkenin en köklü müzik dergisi de uzun uzun tartışılmayı hak eder) ama bir gerçek var, aylık bir yayının 24 yaşını bulması bu ülke şartlarında bir mucizedir. bunu bir müzik dergisinin yapması ise çok daha ötesi. şöyle bir düşünün, 1987 sonrasında çıkmış tüm dergilerin yayın hayatını (yıl cinsinden) birbirine ekleyin. toplamı 24 eder mi? emin değilim ama zannetmiyorum. kimseye saygısızlık etmek değil niyetim, bu satırlarda nice derginin kapanışını gördüğümde sıkı birer okuru olarak çok üzüldüm. ülkede müzik dergisinin makus talihine dikkat çekmek amacım.
denir ki, blue jean sırtını aydın doğan'ın yayın grubuna dayamış, sağlam. o grupta bu süre zarfında kapatılmış dergi sayısı 24 değil 48'e yakındır. denir ki, blue jean çok piyasa, ondan satıyor. blue jean'le benzer içeriklere sahip dergilerin kapandığını da gördük.
bilemediğim, açıklayamadığım bir büyüsü var blue jean'in. benim aklıma gelen, zamanında tolga akyıldız'ın formüle ettiği biçimiyle yazarlarının okurun dilinden konuşması. tepeden bakmaması. blue jean'i okuyan kişi çok şey öğrenir ama didaktik bir dilden değil. ve diğer nokta, blue jean'deysniz müziğe aşıksınızdır. şu anki kadronun neferleri çağlan tekil, doğu yücel, sadi tirak, erdem tatar, can çakır ve diğerleri, müziğe aşık adamlardır. tesadüf gibidir ama, blue jean'den çıkan bir insanın müzikten uzak kaldığını göremezsiniz. tolga akyıldız'ın hayatı müziktir, çalar, yazar, organize eder. kutlu özmakinacı yüksek sadakat'i kurdu, şimdi eurovision'a hazırlanıyor, o şarkının söz yazarı da ergün arsal, yine bir ex-jeaner. ipek atcan deseniz dream tv'de sunmaya, zeynep okyay deseniz yazmaya devam ediyorlar. (hatta bakınca tek çürük elma şu an spor editörlüğü yapan benim galiba!) örnekleri uzatabilirim ama şu kadarını söylemem gerekiyor, blue jean yazarları için dergi öncelikle keyif, tutku, sonra iştir. benim tolga'dan aldığım en önemli derslerdendir zaten bu: eğer keyif almamaya başlıyorsan bırakıp gitme vakti gelmiştir...
ha, yarın bir aksilik olur, blue jean de anılara karışır, olur. yazılı medyanın günleri sayılıyken tek başına bir dergiyi ölümsüzlük iksiri dahi kurtaramayabilir. olsun, şu ana kadarki yaptıkları da yeter. ben müziği blue jean'den öğrendim. the smiths'i de, radiohead'i de, linkin park'ı da, backstreet boys'u da, lady gaga'yı da, eminem'i de... müziği ergün'ü, seren alpsan'ı, eralp baydar'ı, çağlan'ı, kutlu'yu okuyarak öğrendim. şimdi de türkiye'nin dört bir yanında birilerinin sadi'den, erdem'den öğrenmeye devam ettiklerini de biliyorum. bu geleneğin içinde minicik bir katkım olduğu için de çok gurur duyuyorum.
NİCE YILLARA BLUE JEAN!
Daha yazıyı okumadan, Blue Jean'den ne kadar çok şey öğrendiğimi düşünmüştüm.
ReplyDeleteOrtaokul ve lise yıllarımda düzenli olarak okuduğum tek dergi Blue Jean'di. Kadın yazarlardan Ayhan Abayhan favorim, hatta idolümdü diyebilirim :) Ergün Arsal'ın Amerika'dayken yazdığı yazılara bayılırdım. Hatta o zamanlar yazdığı Dave Matthews Band yazılarını hala unutmuyorum! Şu an müzik namına birşeyler karalamayı, araştırmayı seviyorsam bu kesinlikle Blue Jean sayesinde olmuştur. İtiraf edeyim, üniversite yıllarında NME tarafına geçip Blue Jean'i bıraktım ama şu an kardeşime okumasını tavsiye ettiğim dergidir Blue Jean. Umarım diğer dergilerin durumuna düşmez ve yeni nesilleri müziğin gerçek tarafıyla tanıştırmaya devam eder.
This comment has been removed by the author.
ReplyDelete