biliyorum, berbat bir kare. iyi bir fotoğrafçı değilim belki ama makinemi değiştirme zamanı gelmiş. ah o makine yok mu!
...salı akşamı marnie stern'ü izledik babylon'da. bant'çılar sağolsunlar, bu tip indie'nin de indie'si isimleri izleyebiliyoruz memlekette. yaz akşamları için de güzel oluyor. işten gelişle yatış arasındaki 5 saatlik boşlukta evde pineklemek yerine asmalımescit'e atlayıp, bir de babylon önünde bakkal birası içmek bir istanbul akşamı klasiği artık...
...o akşam da işte o klasik akşamlardandı işte, yalnız asmalımescit'te jason lee'yi görmek dışında! yemin edebilirim size, o gün oradaydı, yanımdan geçti. eğer önümde yürüyen kız da sevgilisine "earl bu! valla yemin ederim earl'dü bu! gel bakalım!" demiş olmasaydı kendimden şüphe ederdim ama o konuda şüphem yok gerçekten. ya ona çok benzeyen ve özellikle bıyıklarını o şekilde kesen bir tip var istanbul'da, ya da eleman atladı geldi buralara.
...konsere gelince, marnie, basçısı ve davulcusuyla sahnedeydi. gitarı, bası çıkıp kendisi akort ediyor marnie, bir tane de setlist atmışlar sahneye, hepsi ondan bakacak (ya da marnie şarkıya girince elemanlar riff'ten hangisi olduğunu anlayacak -ki bu daha mantıklı). setlist'te 10 şarkı vardı, ki marnie stern gibi virtüöziteyi punk'la barıştıran bir müzisyen için taş çatlasa 35 dakika demek bu. pat diye bitti konser, bis'e geldiklerinde biraz doğaçlama takıldılar, ama o bile 5-6 dakika ya var ya yoktu (emprovizasyona girince 15 dakikanın altında çıkmayanlara selam olsun!). konser bitti, indiler, tişört standlarının başına geçtiler.
...bundan üç-beş ay önce merchandize standında cd ve tişörtleriyle birlikte öpücüğünü de satmaktaydı marnie. 5 dolara yanak, 10 dolara dudak, 100 dolara fransız öpücüğü şeklinde. "paramız yok, ne yapalım" demişti pitchfork'a, geyik sanmıştım. bunlar gerçekten de low-key takılan bir tayfa. "neden kısa sürdü konser?" dedim, basçısı "boşver böyle daha iyi, uzatıp insanları sıkmaktansa tadında bırakmış olduk" dedi. marnie'ye "bir daha gelecek misiniz?" dedim, "yolumuz uzun, ama dönerken bir daha uğramayı çok isteriz" diye cevapladı. iyi akşamlar diledim, babylon'dan çıktım, üç adım attım ve geri koştum. "bir fotoğrafını çekebilir miyim?" dedim (babylon'un vestiyerinin yanındaki standımsının arkasındaydı) o da "birlikte mi? tabii ki" diye hemen bizim tarafa geçti. makinayı oradaki arkadaşına verdim, marnie boynuma sarıldı. ve makinenin pili bitti! ah hayır derken cebimden telefonumu çıkarttım, ve elemana bu sefer onu uzattım. marnie hala boynumdaydı, çok da sevimli bir fotoğraf oldu (bütün bunları da marnie'nin sevdiceğimin kara listesine gireceğini bilerek yazıyorum). gereken teknolojiyi sağladığımda o fotoğrafı mutlaka buraya koyacağım, ama çekme kaset'e aşina olanlar için bu "en kısa zamanda" altı aya tekabül eder, bunu da biliniz.